Mevlânâ Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû) hazretleri Silsile-i Aliyye’nin (Kaddesallâhu Esrârahum) yirmi birinci altın halkasıdır. Buhara’nın Emkene köyünde yaşamıştır. Orta boylu, güler yüzlü, buğday tenli, beyaz sakallı bir zattı. Evliyanın gavsı olan Mevlânâ Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû) yağmur misali nurlar yağdıran bir veliydi. Aynı zamanda dayısı olan Mevlânâ Muhammed Zâhid (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin terbiyesinde yetişe-rek kemâle erip, insanları seyr-i sülûkte olgunluğa ulaştıran kâmil ve mükemmil bir şeyhti. Mevlânâ Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû) hazretleri vasıtasız olarak Hâce Ubeydullah Ahrâr (Kuddise Sirruhû) hazretlerinden de manevî terbiye görmüştür.

Mevlânâ Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû) zahirî ve batınî ilimlere çok iyi vakıftı. Şeyhine bağlandıktan sonra, gizli kalan marifet duygularının ve ilâhî hakîkatlerin çeşmesinden kana kana içti. En yüksek makamlara, ulaşılması gereken en yüce mertebelere ulaştı. Velayette yücelip, ilimde ve fazilette nice makamları aştı ve “Derviş Velî” lakâbıyla lakalblandı.

Mevlânâ Muhammed Zâhid (Kuddise Sirruhû) Hazretlerine İntisabı

Mevlânâ Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû) ihsanına ve himmetine fazlasıyla nail olduğu şeyhinden inabe almadan önce on beş sene boyunca vakitlerini ilim, irfan ve zühd ile geçirdi. Aç ve uykusuz bir şekilde yalnız başına harabelerde zikir ve fikir ile meşgul oldu. Bir gün açlığın şiddetinden çaresiz kalınca yüzünü semaya çevirdiğinde karşısında Hızır (Aleyhisselâm)ı gördü. Hızır (Aleyhisselâm) ona şöyle buyurdu:

“Eğer isteğin sabır ve kanaat ise Hâce Muhammed Zâhid’in (Kuddise Sirruhû) hizmetine koş. O sana sabır ve kanaati öğretir.”

O da Hızır (Aleyhisselâm)ın yüksek emrine imtisalen hemen Hâce Muhammed Zâhid (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin huzuruna vararak ona teslim oldu.

Mustafa İsmet Garîbullah Büyük Şeyh Efendi (Kuddise Sirruhû) Risâle-i Kudsiyye’sinde şöyle buyurmuştur:

Gelüb Zâhid olup Derviş’de teslîm.

Mevlânâ Muhammed Zâhid (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin huzurundan hiç ayrılmayan Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû) yüce menzileleri aşarak onun halifesi oldu. Sohbetlerinde insanlara her daim hak ve hakikati anlatarak onlara doğru yolu gösteren bir kandil oldu. Kendisi de halifeler yetiştirerek bu yüce yolun Buhara ve Semerkand’da daha fazla yayılmasını sağladı. Hâcegî Emkenegî (Kuddise Sirruhû) hazretleri dışındaki halifelerinin bir kısmı şu zatlardır: Hâce Büzürk Kemend Sebzî, Hâce Muhammed Rıza, Şeyh Muhammed Halvetî (Kaddesallâhu Esrârahum).

İmam-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) hazretleri Mevlânâ Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû)hazretlerinin Muhammed Zâhid (Kuddise Sirruhû) hazretlerinden hilafet ve icazet aldığının muhakkak olduğuyla alakalı bir mektup yazmıştır. Zira o dönemde bazı kimseler onun Muhammed Zâhid (Kuddise Sirruhû) hazretlerinden icazetli olmadığını ileri sürmüşlerdi. Mevlânâ İmam-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû), Mevlânâ Hâcegî Emkenegî (Kuddise Sirruhû)hazretlerinin oğluna yazdığı mektubunda şöyle buyurmaktadır:

“Meşayıh’ın (Kaddesallâhu Esrârahum) isimlerinin tahkîki konusunda şeyhimiz Hâce Muhammed Bâkî’den (Kuddise Sirruhû) bize ulaşan şudur: Mevlânâ Hâcegî Emkenegî (Kuddise Sirruhû) ile Hâce Ahrâr (Kuddise Sirruhû) arasında iki zat bulunmaktadır. Bunlardan birisi Mevlânâ Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû), diğeri ise Mevlânâ Derviş Muhammed’in (Kuddise Sirruhû) dayısı olan Mevlânâ Muhammed Zâhid’dir (Kuddise Sirruhû)… Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû) zamanının büyüklerindendir. Tüm Mâverâünnehir halkı onun faziletini, olgunluğunu, şanının ve halinin yüceliğini kabul etmiştir. İster ömrünün ilk senelerinde olsun, isterse son demlerinde olsun onun icazetsiz olarak mürid kabul etmesine akıl cevaz vermez. Çünkü böyle bir şey hainliktir ve diyanetten uzaktır. Böyle bir şeyin sadır olması en düşük mertebede bulunan bir müslümandan bile beklenmezken nasıl olur da din büyüklerinden beklenilebilir?”

Vefatı

Mevlânâ Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû) 970 (m. 1562) senesinde vefat etmiştir. Allah (Celle Celâluhû) bizleri şefaatine nâil eylesin…