Nakşbendiyye’nin Ubeydullah Ahrar’dan İmam-ı Rabbani’ye kadar olan dönemdeki adı“Ahrariyye.”Ubeydullah Ahrar’dan emaneti alan ise Muhammed Zahid. O da silsiledeki Yakub Çerhî’nin kızının oğlu. Reşehât’ta kendisinden “Kadı Muhammed” diye bahsedildiğine bakılırsa dinî ilimlerde “Kadılık” payesine ulaşacak bir derinliğe sahip olduğu, belki kadılık da yaptığı anlaşılmaktadır. Dini ilimlerde belli bir derinlik kazandıktan sonra tasavvufa meyletti. 855/1451 yılında Ubeydullah Ahrar’a intisab etti. On iki yıl süreyle şeyhinin yanında ve hizmetinde bulundu. Silsiletü’l-arifîn ve tezkiretü’s-Siddikıyn adlı Farsça eserinde özellikle şeyhi ile olan münasebetlerini Nakşî tarikatı adabını, tasavvufun belli esaslarını anlatmaktadır. Şeyhinin vefatından sonra yerine irşad makamına oturdu. 936/1529 yılında vefat edinceye kadar bu görevi sürdürdü. Kabri Hisar’da Vahş denilen yerdedir.

Kadı Muhammed Efendi, gençlik yıllarından itibaren riyazat ve mücâhedeye meraklı, ibadete düşkün bir kimseydi. Belki de bu yüzden “Zahid” lakabıyla anılır olmuştu.