Cemaziyelevvel 1436 (Mart 2015)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Muhakkak peygamberlerin rüyası vahiyden, salihlerin ise ilhamdandır. Allah (Celle Celâluhû): Muhakkak ki Allah, rasûlünün rüyasını gerçekleştirmiştir.
قَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ
“Muhakkak ki Allah, rasûlünün rüyasını gerçekleştirmiştir.”1
Ayet-i kerimesinde peygamberlerin rüyasının gerçek olduğunu bize bildirmektedir. Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hicretin altıncı senesinde sahabelerle beraber Mekke’ye umre ziyaretine niyet eder. Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra yola çıkarlar. Bu hazırlık sırasında rüyasında umre yaptığını, akabinde tıraş olduğunu görür.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabeleriyle ihramda iken müşrikler tarafından Hudeybiye’de engellendiler. Hudeybiye Antlaşması maddelerinden biri de; o yıl umre yapılmayıp ertesi yıla ertelenmesidir. Münafıklar ve İslam’da kalbi zayıf olan kişiler peygamber efendimizin sadık rüyası karşısında tereddüde düştüler. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu. Bu rüya sadece o sene için değil diğer senelere de şamildir.
Peygamberlerin rüyaları, vahyin bir çeşidi olduğundan dolayı gördükleri bütün rüyalar hüküm ifade etmesi açısından vahiy olarak değerlendirilir. Salihlerin rüyaları bir nevi ilham olmasına rağmen onunla şer’i hüküm verilemez. Çünkü bizim için dosdoğru İslam, Kur’an ve sünnetle dinin kemalatı tamamlanmıştır. Dinde eksik kalıp da salihlerin rüyaları ile tamamlanabilecek herhangi bir şey söz konusu değildir. Lakin yol bulmak için mutlaka salihlerin rüyalarından faydalanılabilir. Tabi ki görülen rüyanın Şeriat-ı Ğarra’nın zahirine mutabık olması şartıyla istifade edilebilir.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“Rüya üç çeşittir.
1. Salih rüyalardır. Bu rüyalar Allahtan gelen müjdedir.
2. Şeytandan gelen üzücü rüyalardır.
3. Kişinin kendi nefsinin isteklerinden kaynaklanan rüyalardır.”(2)
Bu hadis-i şerifte geçen üç çeşit rüyayı biraz açalım.
Salih rüyalar: Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) salih rüyalarla ilgili şöyle buyurmuştur:
وعن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّه : لَمْ يَبْقَ بَعْدِى مِنَ النُّبُوَّةِ إَّ الْمُبَشِّرَاتُ. قَالُوا: وَمَا الْمُبَشِّرَاتُ؟
قالَ: الرُّؤْيَا الصَّالِحَةُ[. أخرجه البخارى متص، ومالك عن عطاء مرس.وزاد: يَرَاهَا الرَّجُلُ المُسْلِمُ أوْ تُرَى لَهُ .
“Muhakkak nübüvvetin müjdeleyicilerinden ancak salih rüyalar kalır. Ya Müslüman görür veya ona gösterilir.” (3)
Bir diğer hadiste peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
رُؤْيَا الْمُؤمِنِ جُزْءٌ مِنْ أَرْبَعِينَ جُزْءاً مِنَ النُّبُوَّةِ
“Müminlerin rüyaları nübüvvetin kırk altıda biridir.” (4)
Hazreti Aişe (Radıyallahu Anha) şöyle rivayet eder: ِ
“Peygamber efendimize ilk gelen vahiyler sadık rüyalar şeklinde olmuştur. Gördüğü tüm rüyalar gün ışığı gibi ortaya çıkardı.” (5)
Rüya-yı sadıkayla ilgili Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)‘in bir hadisi de şöyledir:
عن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْه ]أنَّ رَسولَ اللّهِ قال: إذَا اقْترَبَ الزَّمَانُ لَمْ تَكَدْ رُؤْيَا الْمُؤمِنِ تَكْذِبُُ، وَرُؤْيَا المُؤمِنِ جُزْءٌ مِنْ سِتَّةٍ وَأرْبَعِينَ جُزْءاً مِنَ النُّبُوَّةِ[. أخرجه الخمسة إ النسائى.وزاد بعضهم: وَمَا كانَ مِنَ النُّبُوَّةِ فَإنَّهُ يَكْذُبُ .
“Kıyamet yaklaştığında müminlerin rüyası daha da çok doğru çıkacaktır. Sizden en çok doğru sözlü olanların rüyaları gerçek çıkar.” (6)
Bazı ulema bu hadisle ilgili aşağıda zikredeceğimiz hususlar üzerinde durmuşlardır: Ahir zamanda ilim kalmadığında alim ve salihler vefat ettiğinde müminlerin doğru rüyaları Allah’ın rızasına ulaşmaya vesiledir. Böylece müminler bu rüyalarla Allah’ın yoluna sülûk edebilirler.
Âlimler bu salih rüyaları iki kısma ayırmışlardır. Bir kısmının tevile ihtiyacı yoktur. Allah’ı, peygamberleri, salihleri rüyada görmek bu kabildendir. Bu tür rüyalar müjdeleyicidir. Bir kısım rüyalarda tevile yani tabire muhtaçtır. Bu da bunların dışında kalan güzel rüyalardır.
Rüyalardan ikinci kısım ise; insanları rahatsız eden kötü rüyalardır. Bu çeşit rüyalar insanları üzen, onlara sıkıntı veren şeytandan gelen bir takım vesvese ve desiselerdir. Böyle bir rüya görüldüğünde şeytanın şerrinden Allah’a sığınmalı ve bu rüyayı kimseye anlatmamalı. Böyle yapılması durumunda rüya sahibine zarar vermez. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bununla ilgili şöyle buyurmaktadır:
وفي أخرى للستة إ النسائى عن أبى قتادة رَضِىَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّهُ سَمِعَ رَسولَ اللّهِ # يَقُولُ: الرُّؤْيَا مِنَ اللّهِ، وَالحُلْمُ مِنَ الشَّيْطَانِ؛ فَإذَا حَلَمَ أحَدُكُمُ الحُلْمَ يَكْرَهُهُ فَلْيَبْصُقْ عَنْ يَسَارِهِ وَلْيَسْتَعِذْ بِاللّهِ مِنْهُ فَلَنْ يَضُرَّهُ[.
“Güzel rüyalar Allah’tan, kötü rüyalar ise şeytandandır. Sizden biri onu üzecek kötü bir rüya görürse sol tarafına dönüp tükürsün ve Allah’a sığınsın böylece görülen rüya ona zarar vermez.”
Üçüncüsü: kişinin günlük yaşamındaki talepleri ve karşılaştığı bir takım durumlar etkisiyle gördüğü rüyalardır; örneğin sınava hazırlanan bir öğrencinin rüyada sınavı başarıyla geçmesi, zengin olmak isteyen bir insanın rüyada altın görmesi bu kabildendir. “Aç tavuk kendini darı ambarında görür” atasözü bu duruma bir örnektir. Bu tür rüyalar tevil edilmezler. Birçok kimsenin gördüğü bu kabilden rüyalar kişinin gün içerisindeki istek ve arzularından gelmektedir.
Salih Rüya Görmenin Adap Ve Şartları
Gören kişi sadık olmalıdır. (Geçen hadiste doğru konuşan insanların rüyalarının doğru çıkacağına işaret edilmiştir.) Fıtri adetler muhafaza edilmelidir: Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her gün sahabelerden gördükleri rüyayı sorardı. Sahabeler gördükleri rüyayı anlatır, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de tabirini yapardı. Bazen birkaç gün onlara rüyalarından sorar, sahabeler rüya görmediklerini söylerlerdi. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Tabi ki siz rüya görmezsiniz. Çünkü sizin tırnaklarınız uzamıştır. Bu durumda nasıl rüya görebilirsiniz,” diye fıtrata aykırı olduklarından dolayı rüya görmediklerini dile getirirdi.
Abdestli uyumak: Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur:
“Allah (Celle Celâluhû) üç şeyi ölünceye kadar terk etmememi tavsiye etti;
1-Her aydan üç gün oruç tutmak, 2-Sabah namazının iki rekât sünneti, 3-Abdestli uyumak.”
Sağ taraf üzerine uyumak: Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) uyurken sağ tarafı üzerine, sağ elini sağ yanağının üzerine koyardı. Bazı rivayetlerde “Allah’ım ihtilam, kötü rüya, uyanık ve rüya halinde şeytanın benimle oynamasından sana sığınırım” duasını yapmak rüyanın adetlerinden sayılmıştır.
Salih insanlar, gördükleri çok güzel rüyaları mümkün mertebe kimseye anlatmamalı, bu rüyanın da üzerinde fazla durmamalıdır. Çünkü kendisine ait olan yüksek mertebeleri işaret eden rüyalar, onda ucub meydana getirebilir. Hatta bir çok meşayıh sülûkta bulunan müritlerinin anlattıkları güzel rüyalara karşı tepki göstererek; “bu rüyalara pek fazla kulak asmayın” demişlerdir. Çünkü sülûkta bulunan salikten, seyr-u sülûkünde güzel haller ve rüyalar zuhûr eder. Bu hal ve rüyalara kandığı zaman manevi hastalıklardan olan; ucub hastalığı tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Bu edeblere bakıldığında istihare sünnetinin şartları olduğu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla doğru rüya görmek için istihare şartlarını yerine getirmek gerekir.
Rüya Anlatma Âdâbı
Rüya görenler için bazı edebler ve aşılmaması gereken bazı sınırlar vardır. Rüya sahibinin bu edeblere riayet etmesi gerekir. Rüya gören rüyasını kıskançlara anlatmaması gerekir. Bu husus ayeti kerimede şöyle ifade edilmektedir:
قَالَ يَا بُنَيَّ لاَ تَقْصُصْ رُؤْيَاكَ عَلَى إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُواْ لَكَ كَيْدًا إِنَّ الشَّيْطَانَ لِلإِنسَانِ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
(Babası:) Yavrucuğum! Dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.(7)
Rüya sahibi rüyasını cahile anlatmamalı. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rüyanın cahillere anlatılmamasıyla ilgili şöyle buyurmaktadır:
“Rüyanı ancak dostuna ve akıllı kişiye anlat.”
Rüya, şefkatli olmayan kişilere anlatılmamalıdır. Rüyaların tevilini bilmeyen kişilere de rüya anlatılmamalı. İmam-ı Malik şöyle buyurmaktadır: “Rüyayı, tabirini güzel bilenler yorumlasınlar. Rüyayı tabir eden kişi rüya hayırlıysa tabirini anlatsın, yok mekruh bir şey ise inşallah hayırdır, desin ya da yorum yapmasın.”
Rüyayı Tefsir Eden Şahsın Edebleri;
İbni Sîrîn rüya yorumcusunun edeblerini şöyle sıralar: Bir kişi rüyasını tabirciye anlattığı zaman, tabirci rüya sahibine: “Hayır gördün” demelidir. Peygamber Efendimize (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir rüya anlatıldığı zaman:
“Hayırlı olsun, şerden uzak olsun bize hayır, düşmanlarımıza şer olsun, âlemlerin Rabbine hamd olsun, rüyanı anlat” derdi.
Rüyayı tabir eden kişi rüyayı en güzel şekilde dinleyip en güzel şekilde tabir etmelidir. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur: “Rüya nasıl tabir edilirse öyle olur.” Rüyayı tabir eden kişi, rüya ve tabirleriyle ilgili ayetlere vâkıf olmalıdır. Rüyayı tabir eden kişi, rüyayı tabir etmekte acele etmeyip rüyayı sır gibi saklamalıdır. Çünkü rüya emanettir. Rüya sahibine göre tabir edilmelidir. Padişahın rüyası padişaha göre, çobanın rüyası çobana göre tabir edilmelidir.
Son olarak şunu da izah etmek gerekir ki; günümüzde tasavvufla meşgul olup ancak ilimle alakaları olmayan bir takım kişi ve guruplar, rüyaları şeriatın ana kaynaklarından ilki olarak görmekteler. Hatta bu rüyaları Kur’an ve sünnetin önüne alıp, her şeyi rüyaya göre dizayn ettikleri görülmektedir. Halbuki İslam’da böyle bir tasavvuf anlayışı yoktur. Tasavvuftan amaç Şeriat-ı Garrâ’nın dört büyük kaynağı olan Kur’an, Hadis, İcma ve Kıyas’a tabi olmakla beraber, rüya-yı heseneyi de ihmal etmeyip Kur’an ve sünnet ışığında değerlendirmektir.
Kaynakça: 1. Fetih, 27 2. Buhari, Müslim 3. Müslim 4. Buhari, Müslim 5. Buhari 6. Müslim 7. Yusuf, 12/5