أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ، بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
الحمد لله رب العالمين والصلاة والسلام علي خير خلقه محمد وعلى آله وصحبه أجمعين
Bütün kâinatı yaratan yüce Allah’a hamd-u senalar olsun Eşref-i mahlukat Muhammed Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem’e âline, ashabına, ezvacına ve bütün müminlere salat ve selam olsun
Muhterem cemaat-i müslimin hiç aklımıza getirmediğimiz, hatta zikir edildiği ortamlardan hep kaçtığımız, önümüzde çetin yollar var şiddetli yollar var. Hiç bu yollardan bahsetmiyor, hiç aklımıza getirmiyor hatta hiç o yollarla karşılaşmayacak gibi yaşıyoruz. O kadar şiddetli yollar var ki hep aklımızı, fikrimizi ondan uzaklaştırmaya çalışıyoruz ama mutlaka o günler gelecek. O günler ölüm, ölümün akabinde mahşer, mahşerin akabinde sırat köprüsü, cennet veyahut cehennem mutlaka hepimiz bu kapılardan geçeceğiz. Bazen bunları söylediğimizde kıyametin şiddetini, kıyametin ne kadar çetin ve zor bir gün olduğunu söylediğimizde “hocam anlatma”, cehennemden bahsettiğimizde “hocam rahatsız oluyoruz anlatma bunları” derler. Biz küçükken bunları kendi ortamımızda söylediğimizde yani günah işlemeyelim, günah işlersek cehenneme gireriz, kıyametimiz zor olur, sırat köprümüz zor olur dediğimizde “bunlardan bahsetme ne olur” diyenler oluyordu ama bugünler mutlaka gelecek değerli Müslümanlar. Biz her gün, değerli insanlarımızın, gençlerimizin, yaşlılarımızın, bizim için değerli olan herkesin öldüğünü görüyoruz. Mutlaka biz de öleceğiz bu ölümden kurtulan olmamıştır. Bizler öleceğiz ve o zaman herkes dünyada yapmış olduğu iyilik ve kötülüğün hesabını verecektir. İyilikte karşılık görecek, kötülükte karşılık görecektir.
Kıyamet gününü bakın Allah-u Teâlâ nasıl izah ediyor;
يَوْمَ öyle bir gün ki يَفِرُّ الْمَرْءُ kişi kaçıyor o günde من اخيك kardeşinden وَاُمِّه۪ annesinden وَاَب۪يهِۙ babasından وَصَاحِبَتِه۪ eşinden kaçıyor وَبَن۪يهِۜ ve çocuklarından kaçıyor, herkes nefsini düşünüyor, herkes kendini düşünüyor, orada baba, anne, eş, dost hiç kimse kişinin aklına gelmez, öyle şiddetli bir gün ki, لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْن۪يهِۜ o gün için herkesin bir şen’i vardır kişinin durumuna bu onu zaten meşgul kılar, ameline göre her birinin işi vardır yani herkes bir şekilde iyide, kötüde ameliyle baş başa yüce Allah’a karşı hesap verirken hiç kimse aklına gelmiyor, herkesten kaçıyor herkes nefsi nefsi diye yalvarıyor Yüce Rabb’ine. İşte öyle bir gün mutlaka gelecek. Bir ayeti kerimede de bir gün tam bin sene kadar şiddetli geçiyor diyor, onun kadar zor geçiyor. İnsanın işkencede teşbihte hata olmasın, tabi kıyametteki şiddet bin kat milyon kat daha çok. Kişi burada hiç düşünmüyor, benim önümde böyle çetin günler, zor günler var ben kendime bir hazırlık yapayım hiç bunu aklına getirmiyor.
İşte bakın ayet-i kerime’de Yüce Allah şimdiden bizi ikaz ediyor sadece Müslümanları değil tüm insanları ikaz ediyor
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْۚ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظ۪يمٌ
Ey insanlar uyanın! Kendinize gelin Allah’dan korkunuz diyor kıyametin depremi yani kıyamet depreme benzetiliyor, deprem gibi kıyametin o şiddeti, o zorluğu büyük bir şeydir diyor öyle bir gündür ki, o günü görüyorsunuz aynen şuna benzer:
يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّٓا اَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارٰى وَمَا هُمْ بِسُكَارٰى وَلٰكِنَّ عَذَابَ اللّٰهِ شَد۪يدٌ
Bir anne hiçbir zaman emzirdiği çocuğunu unutmaz, bütün hayali, bütün her şeyi oraya bağlıdır. Öyle şiddetli ki aynı şuna benzer; bir anne, süt emziren bir anne nasıl çocuğundan gafil oluyorsa aynen öyle bir korku, bir şiddet. Hamile olsa bir kadın dünyadan diğer bir farzı misal getiriyor hamile bir kadın şiddetli bir korku, bir dehşete dayanamayıp bebeğini düşürüyorsa işte kıyamet ona benzer bir şeydir. Tabi ayeti kerime epey bahseder kıyametle ilgili.
Kıyameti canlandırmak mümkün değildir. Film yapmışlar, böyle birden afat, birden şiddet gene canlandıramazlar. Bir gün bin sene gibidir. Düşünün insan bin sene işkencede kalsa, yani işkence derken o şiddette kalsa nasıldır buda aynen öyledir. O günde insanları görüyorsunuz sarhoş gibiler ama sarhoş değiller, sarhoş edici bir şey içmemişler ama sarhoş gibiler kimi o tarafa gidiyor, kimi bu tarafa gidiyor yani deliriyor ne olduğunu bilmiyor. Sarhoşlar nasıl akılları başlarında değildir, dehşet içerisindeler o kıyamet dehşetinden insanlar sarhoş gibidirler ama hakikatte sarhoş değiller lakin Yüce Allah’ın azabı şiddetlidir.
Değerli Müslümanlar şimdi bu ayeti kerime’de birçok şeyler var kıyametle ilgili. Ne kadar zor bir gün olduğunu, ne kadar şiddetli bir gün olduğunu, Allah-u Teâlâ şimdiden bizlere Kur’an-ı Kerim’inde anlatıyor. Ey insanlar Allah’dan korkunuz yani cüz-i ihtiyarı bizlere vermiş biz bunları göz ardı edemeyiz. Biz nasıl dünyada bir öğün aç kalamıyorsak, yaz sıcağı geldiğinde sıcaktan dayanamıyoruz o zaman böyle değil bakın Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem ne diyor;
يوم القيامة عندما يتم تقريب الشمس حتى ميل أو ميلين من المصلين. سوف تذوبهم الشمس ويتعرقون بقدر أفعالهم. سيأخذ بعضها إلى كعبه ، وبعضها يصل إلى ركبتيه ، وبعضها يصل إلى خصره ، والبعض الآخر سوف يلجمه ببساطة.
Mahşerde güneş o kadar iniyor, bir mil kadar, bir mil üç bin adım yaklaşıyor kıyamet gününde. Bunları biliyoruz defalarca hocalardan dinlemişiz, okumuşuz, dinlemişiz, okumuşuz ama hiç ibret alma diye bir düşüncemiz, bir fikrimiz yok. Kalplerimiz sertleşmiş, günahlarla kararmış, artık nur, vaaz, nasihat girmiyor. Bakın hatta şöyle rivayet ediyor Suheyl bin Amr; “belki oradaki mil sürme için kullanılan mildir. Güneş o kadar yaklaşıyor ki insanın başından bir mil kadar yüksekte ben hangisini kast ettiğini bilmiyorum ikisi de olabilir” diyor.
İnsanlar ameli miktarı ter içerisinde kalıyor, kimi dizlerine kadar, kimi izara kadar, kimi göğsüne kadar ter içerisinde kalıyor. İşte o anda dünyaya dönüş yok, hayatın tekrarı yok. Bu bir gündür bugünü bitiririm diye insanın şansı olmaz. İnsan akabinde sırat köprüsünden geçecektir. Akaid kitapları sırat köprüsü bin sene yokuş, bin sene düz, bin senede iniş diyor. Sırat köprüsü bıçaktan keskin, iğneden daha ince insan onun üzerinden geçiyor yürüyor. Peki ameli iyi olmayanlar, o insanlar bin sene öyle, bin sene, öyle bin senenin sonunda oradan cehenneme atılıyor.
“Ya ne olacak, herkes gidiyorsa cehenneme biz de gidelim” diyen insanlar var. Cehennem o kadar kolay değildir. Cehennem ateşi belki dünya ateşinden milyon kat daha sıcaktır. Hatta rivayet ediliyor dünya ilk yaratıldığında dünyayı ısıtmak için Yüce Allah azıcık bir cehennem ateşinden dünyaya göndermiş, dünyayı ısıtmış, tekrar dünyada kalacak durumda olmamış geri cehenneme gönderilmiş, cehennem ateşi budur. Peki o zaman Allah-u Teâlâ’ya bir insan “Ey Allah’ım benim suçum yoktur, benim hatam yoktur” diyebilir mi? Allah-u Teâlâ, Hazreti Adem’den, Hazreti Muhammed Sallallahu Teâlâ aleyhi Vesselleme kadar yüz yirmi dört bin peygamber gönderdi, elçi gönderdi hep bu Kur’an-ı Kerim’den anlattıklarımı Hazreti Adem’den bu yana bütün peygamberlerle bunları insanlara anlattı. Allah kendi yolunu, doğru yolunu gösterdi herkese. Yol bir, dosdoğru yol bir tanedir ama dalâlet yolları çoktur bir ayeti kerimede onları beyan etti. İşte sağdaki-soldaki yol, eğri yollar, dalâlet yolları hepsini Allah-u Teâlâ o peygamberler aracılığıyla insanlara ulaştırdı. Bir kısım o zamanlar inkâr ettiler, o peygamberlerle mücadele ettiler, peygamberleri öldürdüler, iftirada bulundular, inanmadılar, inanmak istemediler. Bir kısımda o peygamberlerden sonra o dinle, Allah’ın yolu ile mücadele ediyor, değil kabul etmek o hak yolla mücadele ediyor, Allah’la mücadele ediyor. Şimdi Allah’ın huzurunda “Ey Allah’ım işte ben bilmiyordum” Allah şöyle diyecek “ben size peygamber gönderdim, ben size kitap gönderdim olması gereken doğru yolu, hep o yollarla size bildirdim ama inanmadınız, bana şirk koştunuz, bana düşmanlık ettiniz artık bugün hiçbir özrünüz olmaz”
Değerli Müslümanlar biz zayıfız, çaresisiz mutlaka o günü her zaman, her an düşünmeliyiz çünkü biz o günden gafil kaldığımızda, o günü unuttuğumuzda, o gün bizim için zor olur, ölüm bile zor olur. Değerli Müslümanlar o ruh alınırken insanın ameline göre onun ruhu alınıyor evet biz görmüyoruz bakıyoruz bir adam gözümüzün önünde öldü ama o ruhun o cesetten alınması o kadar kolay değildir. Peygamberlerden bir tanesi Hazreti Azrail’i görüyor “Sen insanların ruhunu nasıl alıyorsun” diyor Azrail “Ben Müslümanların salih amel işleyenlerin ruhları ile inanmayanların ruhlarını aynı şekilde almam” diyor. O peygamber soruyor “nasıl alırsın?” Azrail “ben kendim tebdili kıyafet yaparım. O kafirlerin ruhlarını alırken çok öyle korkunç bir şekle girerek ben ruhlarını alırım” bunu izah ederken “arkana bir dön ben kafirlerin ruhlarını alırken ne şekle giriyorum ve sonra diyor bana bak” kendisini değiştiriyor ve o peygamber yüzünü çevirdiğinde onu ne görsün korkunç bir şekle girmiş o korkudan bayılıyor. Tabi kendisine geldiğinde Azrail eski şekline giriyor diyor “bu şekle girip de mi kafirlerin ruhunu alıyorsun” Azrail “evet işte bu şekilde kafirlerin ruhunu alıyorum” diyor. O peygamber o zaman diyor ki: “kafirler için azâb olarak bu bile yeterlidir.” Onun sadece o korkunç şekle girmesi onun ruhunu alırken ayrı, şiddeti ayrı, zorluğu ayrı bir şeydir. Ondan sonra “Müslümanların, salih amel işleyenlerin ruhunu nasıl alırım, sırtını çevir sonra bana dön” diyor çok mükemmel, güzel bir şekle giriyor “ben bu şekle girerek Müslümanların ruhunu alıyorum” diyor. Müslümanlar için bu şekil bile mükafat olarak yeterlidir. Öyle bir güzel şekle girmiş ki onu gören lezzetlenir, haz alır. Bu şekilde işte biz hiç düşünmüyoruz maalesef.
Kabri düşünmüyoruz, biz herkese ölümü düşünürüz ama kendimize hiç ölüm düşünmüyoruz. Böyle ölüyoruz, bizi yıkıyorlar ondan sonra bizi kabristana götürüp orada defin ediyorlar, Münker ve Nekir geliyor, onlarda insanın amelinden, yaptıklarından, Rabbin kim, dünyada iken ne yaptın ne ettin diye soruyorlar, hiçbirisini kendimiz için düşünmüyor, etrafımızdaki ölen insanlar için düşünüyor, bu hesabı, bu ölümü getiriyoruz ama bizlerde öleceğiz. Bakın Peygamber efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;
“Bana cennet ve cehennem gösterildi. Cennet gibi de görmedim, Cehennem gibisi de görmedim” yani Peygamber Efendimize her şey gösterilmiştir. “Eğer bilseniz benim bildiklerimi, az gülersiniz çok ağlarsınız”. Eskiden günahları için ağlayanlar vardı biz öyle insanlara denk geldik yani adam oturuyor tek başına böyle ağlıyor. Allah’ın korkusundan ağlıyor, Allah’ın azametine ağlıyor, kusurlarına ağlıyor, gelecek günlerine ağlıyor. İşte önümde o kadar yollar, çetin yollar var ben ancak ve ancak bunları amelimle kat edebilirim diye ağlayan eski insanlar vardı. Maalesef bu günümüzde hiçbirimiz ağlamıyoruz yani gün gittikçe daha da kalbimiz katılaşıyor, gün gittikçe Allah’dan toplum olarak daha da uzaklaşıyoruz. Ben iki bin üç yılında hacca gittim, en son bir de iki bin on beş yılında gittim. Beyti’n etrafında böyle ağlayanlar, gerçekten hani kalbi yanan insanları görürdük, hissederdik. İki bin on beşte Kâbe’nin etrafında dolanırken insanlar resim çekiyor, boyuna resim çekiyor orada canlı yayın yapıyor, orada Kabe’nin karşısında Allah hiç aklında değil. Yani bu bir misaldir, karşılaştırmadır.
Peygamber efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem “iki günü bir olan hüsrandadır” diyor eğer bugün dünden iyi değilsen bugün zarardasın. Normalde nasıl olmak gerekir insan her gün bir sonraki güne göre daha iyi olması gerekiyor ama toplum ve fert olarak her gün evet her günümüz bir değil ama her gün geriye doğru gidiyoruz. Dün bugünden iyi, bugün yarından iyi, böyle tam tersi yani Peygamber Efendimizin tavsiye ettiği durumun tam tersi yaşıyoruz peki ne olacak? Önceki insanlar çok ağlayıp az gülenler onlarda öldüler bizlerde öleceğiz. Şeriat değişmemiş, yeni bir peygamber bir vahiyle gelmemiş, aynı şeriata aynı Peygambere iman etmiş, O’nun ümmetiyiz. Peki ne için gün gittikçe Allah’dan uzaklaşıyoruz, Allah korkusu kalbimizde kalmıyor.
İnsanları sınıflandırırken ulemalar iki sınıf insan var demişler, biri Allah’ı sevdiğinden dolayı Allah’a itaat ediyor, öyle bir sevgi var ki Allah hep kalbinde hiç Allah’dan gafil değil, korkunç cehennemden kurtulmak için değil, cennete girmek için değil sadece ve sadece Allah’ı sevdiği için Allah’a kul olmaya çalışıyor bu havasların yolu. Avamların yolunu şöyle tarif etmişler Allah’dan korkarak, cehennemden, kıyametten korkarak Allah’ın emrine muhalif gitmiyor. Şimdi bu sınıfta kalmadı. O avam genel insanların sınıfı diye tabir etmişler ama bugün Allah korkusu, cehennem korkusu, kıyamet, haşr korkusundan dolayı günah işlemeyenler, Allah’ın emrini yapan insanların sayısı çok azalmış, sayıları az olmuş, peki ne olacak durum iyi değil maalesef.
Bizim her şeyimiz, her şey suret olmuş, şekil olmuş. Bazıları diyorlar, ben namazımı kaçırmam, başım gitse namazım gitmez ama nasıl bir namaz kılıyoruz, Allah’ın istediği gibi bir namaz mıdır? Namaz adeti maşallah toplumumuzda iyi, oruçta iyidir ama bu yeterli değildir hak-hukuk var, adalet var. Kişinin ruhunda adaleti yerleştirmesi gerekiyor, iyiliği yerleştirmesi gerekiyor. Kişinin ruhunda zulüm varsa, kötülük varsa o insan ne kadar şekli namaz kılsa da ona bir şey vermez, ona tam istediği şeyi veremez.
Bakın kıyamet gününde Allah Teâlâ ona bütün ömrünü sorar. Nerede harcadın, ömrünü nerede harcadın diyor. Hiç ömrümüzü nerede harcadığımızı düşünmüyoruz, hele hele malayani boş işlerle o kadar zaman harcıyoruz ki onu hiç hesaba katmıyoruz. Allah-u Teâlâ kıyamet günü bunu soracak. Adam alim olmuş hoca olmuş sen bunu nerede harcadın? Sen bunu anlattın mı, hak için mi kullandın yoksa dünya için mi kullandın? Sen bu malı nereden kazandın, nerede infak ettin? Burada malı toplamaya çalışırken hepimizin aklından geçen sadece zenginlik. İşte mal olsun, mülk olsun. Peki o mülk senin aleyhinde olursa, sen haramdan, faizden, gasptan, haksız yollardan o malı almışsan ve bir de israfa, harama o malı kullanmışsan o mal sana zarardan başka ne işe yarar? İnsanın midesi sınırlıdır, o rızka kefil olanda Yüce Allah’tır, niçin o kadar gayret gösteriyor, o malı haramdan elde etmeye çalışıyorsun? O mal seninle beraber kabre girmez.
İşte değerli Müslümanlar o günü düşünmemiz gerekiyor. Hocalar sadece cenneti anlatsın, hayır Peygamber Efendimize Yüce Allah iki vasıf Beşir ve Nezir Beşir-müjdeleyici cennetle, Nezir- cehennem ile korkutma vasfı vermiş. Cennet ve cehennem Kur’an-ı Kerim’de aynı şekilde belki sayı olarak ta Beşir ve Nezir de aynı geçiyor. Bu şunu ifade ediyor, bu bize şunu gösteriyor biz hep cennetten bahsedip insanları cennete koymakla uğraşmayalım. Hep cennet cennet diye diye insanlar hayalen kendisini cennette yerini garantilediler. Allah-u Teâlâ, Gafur ve Rahim’dir ama Şedidul İkab’dır da azabı şiddetlidir diye düşünmemiz gerekiyor.
Allah-u Teâlâ bizi kıyameti düşünen, cehennemi, azabı, kabri düşünenlerden eylesin. Bunlardan gafil olmayalım değerli Müslümanlar. Allah bizleri hakiki, samimi, ihlaslı müminlerden eylesin.
Hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Esselamun Aleykum ve Rahmetullahu ve Berekatuhu
9 Şubat 2017
NOT: Üstadımızın pek çoğu cami-î şerîf sohbeti olarak irâd ettiği va’az-u nasihatler yazı diline aktarılırken mümkün olduğunca üslubuna dokunulmayıp orijnalitesi muhafaza edilmeye çalışılmaktadır. Ancak malum olduğu üzere irticalî sohbet formatları ile müstakil yazılı beyânların veya sohbetlerin formatları aynı olmamakta; ilkinde dinleyicilere hitapla beraber hitabette esneklik ve sadelik esâs olduğu gibi ikincisinde de yazılı metin üzerinde tashih yapma ve uslüba çekme meselesi mevzû bahistir. Dolayısıyla irticâlin esnekliğinde irâd edilen sohbetlerdeki yer yer tekrar ve yinelemelere bu bilgi ve hoşgörü ile bakılması ve öyle mütalaa edilmesi hususunu muhterem okuyucularımıza arzla beraber duâlarını istirham ederiz.