RAMAZAN 1435/TEMMUZ 2014

 

أعوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

Zekat, İslâm’ın beş temel ibadetinden biridir. Kur’an-ı Kerim pek çok yerinde zekat ve namazı beraber zikretmiştir, “Namazı kılınız, zekatı veriniz” buyurmuştur.

 

وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ 

“Namazı kılın, zekatı verin. (sadece Bizim rızamızı hedefleyerek, gönül hoşluğuyla dînî hizmetlere yardımcı olmak sûretiyle veya borç isteyene fâizsiz para vererek) güzel bir ödünçle de Allâh’a borç verin! Kendiniz için önden gönderdiğiniz her iyiliği Allah katında daha iyi ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”(Müzzemmil, 73/20)

Zekat’ın lügat manası; artma, çoğalma ve temizliktir. Istılah anlamı ise, Müslüman zenginlerin belli bir nisaba ulaşan mallarından ayette belirtilen kişilere belli oranlarda verilmesidir. Bütün ibadetler taabbüdi (sadece Allah’ın emri olduğu için) yapıldığında Allah katında sevabı büyük olur. Fıkıh kitaplarında yapılacak ibadetlerin sadece Allah’ın emri olduğu için yapılması gerektiği vurgulanır. Dolayısıyla namaz, oruç, haç, zekât gibi ibadetlerden amaç; dünyevi faydalardan daha çok, kişinin Allah ile bağlantısını kurması ve kişinin kulluk vazifesini yerine getirmesidir. Zekât veren bir insan; “Allah’ın bana verdiği maldan fakirlere zekatı, Allah tarafından emredildiğinden dolayı vermeliyim” şuuruyla kendisini Allah’a daha yakın hisseder. Verdiği zekat, kendisiyle Allah arasında vasıta olmuş olur. Tabi ki yapılan ibadetler taabbudi niyetiyle yapılmakla beraber dünyevi ve uhrevi hikmetleri de göz ardı etmemek gerekir. Özellikle uhrevi olarak Kur’an-ı Kerim’de cennet müjdesi verilmektedir.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

“İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara, 2/277)

وَالَّذِينَ صَبَرُواْ ابْتِغَاء وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً وَيَدْرَؤُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُوْلَئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِجَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالمَلاَئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ

“Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır. (O yurt) Adn cennetleridir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.” (Raad, 13/22,23)

خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

“Onlar‎ın mallar‎ından sadaka (zekât) al; bununla onları‎(günahlarından) temizlersin, onları‎ arı‎t‎ıp yüceltirsin.” (Tevbe, 9/103)

Ayet-i kerimede zekat insanları günahlardan temizlemekle beraber onların mallarını haram ve şüpheden de temizler. Zekatı verilen bir mal temizlendiği zaman bereketli olmakla beraber sahibini ibadetlerde huzurlu kılar. Yukarıda verilen ayet-i kerimelerde zekatın manevi boyutuna değinmekte ve Allah için infakın mükâfatının cennet olduğu açık bir şekilde ifade edilmektedir. Bu husus Peygamber Efendimizin birçok hadisinde de dile getirilmektedir: Eba Eyyüb el-Ensariden rivayet edilmiştir: Adamın biri Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e

Beni cennete koyacak bir amel söyler misin? Deyince Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular: “Allah’a ibadet edip ona hiçbir şekilde şirk koşmaman, namazı kılman, zekatı vermen ve sıla-ı rahim yapmandır.” (Müslim)

İbnu Ömer (Radıyallahu Anhuma) şöyle der: “Mal biriktirip de zekatı vermeyenler için azap olsun. Bu ancak zekat nazil olmadan önceydi. Zekat nazil olunca Allah onu mallar için temizleyici kıldı.”(Buhari) Allah’ın kendisine verdiği zenginliğin şükrü mesabesinde olan zekatı vermeyen kimseler için de şiddetli tehditler vardır; Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh)’den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ِ ‏ şöyle buyurdu: “Zekât‎ verilmeyen her altın ve gümüş‏ , kıyamet günü ateşte kızdırılarak plaka haline getirilip sahibinin yalar‎ , alın‎ ve sırtı bunlarla dağlanır. Bu plakalar soğudukça, süresi elli bin sene olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye kadar sahibine azap için tekrar k‎ızdı‎r‎ılı‎r. Neticede kişi, yolunun ya cennete ya da  cehenneme çıktığını ‎görür.”(Müslim)

Bu hadis-i şeriflerde zekâtın  manevi boyutunun cennet olduğunu, vermeyenler içinde cehennem olduğunu müşahede etmekteyiz. Dolayısıyla ayet ve hadislerin tümü taabbudi niyeti taşımakla beraber ahirette vaad ve vaid cezaları da içermektedir. Kişi zekâtını verirken nasıl ki o zekâtını kendisiyle Allah arasında bir vasıta, bir köprü kılıyorsa, onunla Allah’ını anımsıyorsa öylece o zekâtı vermekle cennetini de kazanacağını bilmesi gerekir. Şimdiye kadar zekâtın taabudi ve manevi boyutunu ele aldık, bundan sonra zekât ve fıtır sadakasının dünyevi fayda hikmetleri üzerinde duracağız. Evvela iyi bilinmeli ki yüce Allah’ın bütün emirlerinde ve yasaklarında uhrevi menfaat var olduğu gibi dünyevi faydalarda mevcuttur. Çünkü Mevla Teala insanları yoktan var ederken onların dünyevi hayatında ne lazım ise peygamberler vasıtasıyla onlara bildirmiştir. Hazreti Âdem’den Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e kadar Allah’ın gönderdiği emir ve yasakların hiçbir tanesi, insana zararlı olan şeyler olmamıştır. İnsanlık için ne lazım ise o emredilmiştir. Dolayısıyla zekât, devlet, toplum ve birey bazında düşünüldüğünde bir devlet içerisinde kişi pirim ödemeden sigortalanmış oluyor. Bu durum, çağımız tüm dünya devletlerinin ulaşmak istediği sosyal devlet ilkelerinden biridir. Ama hiçbir devlet, pirim ödemeden tüm fertlerini sigortalayamamıştır. Zaten zekat müessessi olmadan bunu gerçekleştirmek de mümkün değildir.

İslam devlet anlayışı, zekat ve fıtır sadakası müessesesiyle toplumsal barışı sağlamıştır. Fakirin gözü, zenginin malında olmaz. Zengin ise fakiri hor görmez, çünkü fakir zenginin daha zengin olmasını ister ki, ona düşecek zekat miktarı daha fazla olsun, zengin ise vereceği zekatla Allah’ın farz kıldığı bir emrini yerine getirmekle fakire karşı kendisini sorumlu hisseder. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi İslam, zekatla sosyal barışı sağlamakla kominizim ve kapitalizmden üstünlüğü ortaya çıkmaktadır. Komünizm, sermayenin tümünü yasaklamakla tembelliği, insanlar arsındaki birleştirici unsurları ortadan kaldırmaktadır. Kapitaliz ise zengin ve fakir arasında kapatılamayacak bir kin ve düşmanlık koymaktadır. Çünkü fakirin gözü zenginin malında olduğu için zengine karşı nefret duyguları hisseder. Malının yok olmasını ister. Hatta elinden gelirse malına zarar verip yok etmek ister. Zengin ise fakiri nefret ve kininden dolayı kendisini korumaya çalışır. O fakiri de hor görür.

Kominizim ve kapitalizme baktığımızda her ikisinin de toplumsal bir takım problemler sonucu ortaya çıkmıştır. Çünkü sanayi devriminden sonra sömürgeler üzerinde rekabetin artması, kapitalizmi doğurmuştur. Kapitalizm ise sosyal sınıfların arasında uçurum meydana getirmesi ve baştan sona zulüm içermesi, çalışan sınıfın sermaye sahipleri karşısında ezdirilmesi, devlet yapısına zarar verdiği gibi çalışan ve çalışmayanı aynı tutan, kişi haklarını reddeden, toplumda tembelliği esas alan, komünizmin doğmasına vesile oldu. Komünizmle idare edilen devlet ise varlığını devam ettirememiştir.

Zekat ve sadaka, insanın hırslarına, paraya, mala, mülke olan düşkünlüğünü engeller. Zekat, mala ve paraya olan bağlılıktan uzaklaştırır. Mal ve mülk hırsının insanın gözünü bürümesinden kaynaklanacak olan bir takım hastalıklarla kendisine ve çevresine zarar vermesine engel olur. Zekat ve sadaka-i fıtır, insanın maddi olan aşırı bağlarından kurtarıp hayattan daha çok zevk almasını sağlar. Zekatı veren zenginin fakiri düşünmesini, hem zekat veren hem de zekat alanın sosyalleşmesini sağlar. Zekat veren ve zekat alanın bir birlerine karşı merhamet ve şefkat duymalarını; insanların birbirlerine ülfet etmesini sağlar. Bu şekilde birbirleriyle hemhal olan bireylerden oluşan toplumu, hem ruhen hem de maddeten sağlam bir yapıya kavuşur. Çünkü birbirleriyle sevgi-saygı ile bağlanan, sosyal dayanışmayı sağlayan, birlik ve beraberliği esas alan ve bunları kendi yaşamlarında uygulayan bireylerin ve toplumların maddeten ve manen zayıf olması düşünülemez.

Özel günlerde verilen infaklar, zekât ve sadakanın dikkat çekici bir diğer tarafıdır. Örneğin; Ramazan bayramında fıtır sadakasının verilmesi, insanların o günde ihtiyaçlarını giderip hem kendisinin hem de çocuklarının başkalarına karşı mağdur ve ezik kalmasını engellemekle toplumsal huzuru sağlamaktadır. Kurban bayramında kurbanın verilmesi, toplumda ihtiyaç sahibi kimselerin ihtiyacını gidermekte ve fakirlerin kimsenin eline bakmadan bayramlarını geçirmekte, toplumun, fakiri ve zengini aynı şartlarda o bayramı geçirmesine yardımcı olmaktadır. Cuma günleri ve Ramazan ayında zekatın verilmesinin teşvik edilmesi yine birçok hikmeti içermektedir. Zekatın devlet eliyle yapılması, devlet ve milletin barışık bir şekilde yaşamasını temin etmektedir. Bu da devletin daha da güçlenmesini ve bekasını sağlayan en önemli unsurdur. Devletin zekat toplayana da zekattan pay ayırması toplumda yeni bir istihdam alanı açmaktadır. Böylece bazı fakirler ve işsiz insanlar çalışmak suretiyle kazançlarını elde edecekler ve ülkedeki ekonomik canlılığa katkıda bulunacaklardır.

Hali vakti iyi olup ama iflas eden birçok insan psikolojik sorunlardan dolayı intiharın eşiğine gelmektedir. Bu da toplum bireyleri üzerinde ayrıca ruhi bir bunalıma sebep olmaktadır. Çünkü iflas edip intihar eden bir zengini gören bazı zengin insanlar, aynı duruma düşmekten korkabilirler. Bunlar, kendi işlerini güçlerini ilerletmeleri gerekirken bu gibi olumsuz durumlardan dolayı endişelenip almaları gereken bazı kararları alamayabilirler. Hâlbuki İslam, hali vakti yerinde olan bir zenginin iflasında ona zekât vermek suretiyle geleceğini garanti altına almıştır. Zekât vasıtasıyla sigortalanan sadece bunlar değildir. Allah yolunda cihat eden, insanlara tebliğle güzellikleri anlatan, sağlıklı ve bilinçli bir toplum hedefleyen insanlara da zekât verilmesiyle toplumda huzur ve güven tesis edilir.

Zekât, insandaki cimrilik hastalığını yok eder. Cimrilik, insanları toplumdan koparıp yalnızlaştıran kişide mal hırsını oluşturan kütü bir hastalıktır. Mal hırsı da cinayetlere, hırsızlıklara, haksız kazançlara yol açar. İsrailoğullarındaki cinayetler ve isyanların kaynağı, cimrilikten gelen mal hırsıdır. İşte zekât, cömertlik gibi güzel hasletleri insanlara kazandırır. Zekât, insanların birbirlerine şefkat ve merhamet göstermelerine, diğer insanları da düşünmelerine vesile olur. İnsan, zekâtını verirken iyi bilmeli ki kendi malından her hangi bir şey vermiyor. Verdiği bu mal, Allah’ın o mal içine koyduğu o fakirin hakkıdır. Zekât, insanın isteğine bırakılmış bir yardım değil, fakirin, zenginin zimmetindeki hakkıdır. Dolayısıyla zengin, fakire hakkını vermek mecburiyetindedir. Bu fakirin hakkı verilmediği takdirde kendi malına karışması ile bereketini götürür. Hem ilgili şahsın hakkını yer, hem Allah’ın emrine karşı asi olur. Hem de kendi malına o zekâtı karıştırmakla kendi malına bereketsizliği koyar. Bereket, İslam’ın değerlerindendir. Kimi insan helal olan az malıyla çok iş yaparken, kimi insan da haram veya bereketsiz çok malıyla hiçbir iş yapamaz.

Her emirde olduğu gibi zekâtta da dünyevi ve uhrevi hikmet ve faydalar mevcuttur. Bu hikmet ve faydalar bireysel ve toplumsal faydalardır. Günümüzde zekât müessesi uygulanması durumunda İslam âleminde fakirlerin sayıları azalır. Devlet, zekâtla ekonomik refaha ulaşır. Tarihte de bunun örnekleri azımsanmayacak kadar çoktur.

WhatsApp'ta paylaş