06.04.2017 Tarihli Sohbet

 

عوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın adı ile…

 

Yüce Allah (جَلَّ جَلَالُه) müşriklerden şöyle bahsediyor: O müşrikler Allah’ın (جَلَّ جَلَالُه) Nur’unu söndürmeye kastediyorlar. Hak ve batıl mücadelesi başladığından beri batıl daima Hakkı yok etmek için uğraşmıştır. Hakk’ın sahibinin Allah (جَلَّ جَلَالُه) olduğunu unutuyorlar.

Bir Ayet-i Kerime’de Yüce Allah (جَلَّ جَلَالُه) şöyle buyuruyor:

يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ ﴿٨﴾هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ ﴿٩﴾

”Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir.” Saff Suresi 8-9

Bir insan kötülüğüyle güneşi söndürebilir mi? Kâfirler, Allah’ın (جَلَّ جَلَالُه)  dinini söndürmeye ve yok etmeye çalışıyorlar. Onlar hileleri ve iftiralarıyla İslam dinini yok edemezler. Bu dinin sahibi Yüce Allah’dır. (جَلَّ جَلَالُه)

Peygamber Efendimiz (صلى الله عليه وسلم) İslam dinini tebliğe başladığında, müşrikler onun hakkın da; bu delidir, sihirbazdır, kâfirdir diyerek,Peygamber Efendimize (صلى الله عليه وسلم) iftira ederek onun davasını yok etmeye çalıştılar.

Bu kâfirler sonuç da hiç bir şey yapamadılar. Şu anda da dünya üzerinde İslam’a karşı yürütülen bir savaş vardır. Kâfirlerden bir kısmı kendi çabaları ve teknolojileriyle İslam âlemini perişan etmeye çalıştılar. Müslüman memleketlerin de taş üstün de taş bırakmadılar. Onlar bilmiyorlar ki, Allah’ın (جَلَّ جَلَالُه) Nur’u söndürülemez, ebedidir. Bu kâfirler ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler nafile.

Bir kısmı da zahiren Müslümanlardan batınen kendilerinden (Münafık) olan kişiler ile İslam’ı söndürmeye çalıştılar. Bunlar Müslümanlara zulmederek gerçek yüzlerini ve amaçlarını ortaya koydular.

Bu zalimler ne yaparlarsa yapsınlar, Allahu Teâlâ (جَلَّ جَلَالُه) dinini dünyaya hâkim kılacaktır. Her ne kadar kâfirler kerih görseler de, Allah (جَلَّ جَلَالُه) nurunu tamamlayacaktır

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ

”Puta tapanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini doğru yol ve hak dinle gönderen Allah’tır.” Tevbe Suresi 33

Allahu Teâlâ (جَلَّ جَلَالُه), Peygamber Efendimize (صلى الله عليه وسلم) dünyanın dört bir yanını Mağripten maşrıka ve şimalden cenuba kadar bir tepsi içerisin de gösteriyor.

Peygamber Efendimiz (صلى الله عليه وسلم) buyuruyor ki: Benim ümmetimin hâkimiyeti ve mülkü bana gösterilen her yere ulaşacaktır.

وعن ثَوْبَانٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ اللّهَ زَوَى لِىَ ا‘رْضَ فَرَأيْتُ مَشَارِقَهَا وَمَغَارِبَهَا، وَإنَّ أُمَّتِي سَيَبْلُغُ مُلْكُهَا مَازُوِيَ لِيَ مِنهَا، وَأُعْطِيتُ الْكَنْزَيْنِ ا‘حْمَرَ وَا‘بْيَضَ، وَإنِّي سَألْتُ رَبّي أنْ َ يُهْلِكَ أمَّتِي بِسَنَةٍ عَامَّةٍ، وََ يُسَلِّطُ عَلَيْهِمْ عَدُوّاً مَنْ سِوَى أنْفُسِهِمْ فَيَسْتِبِيحَ بَيْضَتَهُمْ، وَإنَّ رَبِّي تَعالى قَالَ: يَا مُحَمّدُ إذاً قَضَيْتُ قَضَاءً فإنَّهُ َ يُرَدُّ، وإنِّى أعْطَيْتُكَ ‘ُمَّتِكَ أنِّي َ أُهْلِكُهُمْ بِسَنَةٍ عَامَّةٍ، وََ أُسَلِّطُ عَلَيْهِمْ عَدُوّاً مِنْ سِوَى أنْفُسِهِمْ يَسْتَبِيحُ بَيْضَتَهُمْ، وَلَوِ اجْتَمَعَ عَلَيْهِمْ مَنْ بِأقْطَارِهَا حَتّى يَكُونَ بَعْضُهُمْ يُهْلِكُ بَعْضاً[. أخرجه مسلم وأبو داود والترمذي.»زَوى لِىَ ا‘رْضَ« أى جمعها لى وضمها اليّ.و»السَّنةُ« الجدب والشدة. و»الْعَامّةُ« التي تعم الكل.و»بيضةُ الناس« معظمهم.و»استباحتهم« جعلهم مباحاً بأخذهم أسراً وقتً يتصرف فيهم كيف شاء .

”Allah (جَلَّ جَلَالُه) yeryüzünü benim için her tarafı görünür şekilde dürüp topladı. Onun hem doğu taraflarını hem batı taraflarını gördüm. Muhakkak ki, benim ümmetimin mülkü ve hükümranlığı bana dürülüp toplanan ve gösterilen yerlere kadar ulaşır.” (Müslim, Fiten, 19; Ebu Davud, Fiten,1; Tirmizi, Fiten,14)

Tarih de buna şahit olduk, İslam askerleri Viyana kapılarına kadar gittiler. Müslümanların kendi nefislerine ve başkalarına taviz vermesinden dolayı, Allah (جَلَّ جَلَالُه) nusretini ve yardımını Müslümanlardan geri çevirdi ve böylelikle mağdur duruma düştüler.

Bugün bizim sorunumuz nedir? Bizim sorunumuz kendimizledir, başka hiç kimseyle değildir. Biz İslam’ı bıraktığımız için geriledik. Yoksa hiç kimse İslam’ın gücünü yok edemez ve hiç kimse istismarlarıyla Allah’ın kuvvetini alıkoyamaz. Müslümanlar Allah’dan (جَلَّ جَلَالُه) uzaklaştıkça Allah’ın (جَلَّ جَلَالُه) yardımını ve nusretini kaybedebilirler. Bize düşen kâfirlerle savaşmak değildir, bizim için en önemli olan kendi nefsimizle savaşmaktır. Nefsimizi hizaya getirmek ve bununla manevi güç ve kuvvet elde ettikten sonra her tarafı mağlup etmek kolaydır.

المُجَاهِدُ مَنْ جَاهَدَ نَفْسَهُ

“Hakiki mücahid nefsine karşı cihad açan kimsedir.” (Tirmizi, Cihad, 2)

Yakın tarihimiz de bundan yüz sene önce doğu bölgesin de: Ruslar şu anda ki savaş teknolojilerine yakın bir kuvvetteydiler, dünyada ki en modern silahlar Rusların elindeydi. O zamanlar Müslümanların elinde ise on beşli tüfekler vardı. Ruslar doğu Anadolu’dan saldırdıkları zaman, Müslümanlar önce imanlarını güçlendirdiler. Müslümanlar acaba bizim ne gibi bir kusurumuz, eksiğimiz ve günahımız vardı ki, Ruslar memleketimize kadar geldiler. Dediler ki; biz Rusları maddi imkânlarla (teknolojik silahlarla) yenik düşüremeyiz. Tövbe ve istiğfar ederek manevi kuvvetlerini birleştirdiler ve Rusları, Çanakkale ve İzmir’de denize döktükleri gibi Ahlat ve Adilcevaz’da da Van gölüne döktüler. Velhasıl, yakın tarihimiz de Müslümanlar çok az kuvvetle büyük kuvvet sahibi düşmanlara galip geldiler.

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

”Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir” Nur Suresi 55

Bugün ise Suriye’nin devlet başkanı sözde Müslüman Esed, kimyasal silahlarla Müslümanları çocuk, kadın demeden öldürüyor. Zahiren Müslüman görünüp batınen, İngiltere’de (okumuş) İslam âlemini tahrip ve yok etmek için eğitilmiştir. İslam ve devleti adına kendi halkını soykırımdan geçiriyor, ona bu zulmü yaptıran İngilizlerdir. Esed’e destek olan ve zulmü alkışlayanlar imanı zayıf kişilerdir, kuvvetli bir imanı ve akidesi olan bir kişi bu zulme taraftar olamaz. Zaten kâfirlerin işleri ve güçleri İslam’ı yıkmaya çalışmak ve ne şekilde Müslümanlara zarar verebilirim diye hesaplamaktır. Bizim işimiz ise; kuvvetli bir iman ve kuvvetli bir amel-i salih’de bulunmaktır. Bunları yaptığımız sürece hiç kimse bizi mağlup edemez.

Yüce Allah (جَلَّ جَلَالُه) buyuruyor ki: O Allah ki (جَلَّ جَلَالُه) Peygamberini hidayet ve (Açık ve aydınlatıcı) Nur’la bütün dinlere galip kılmak için Kuran ile gönderdi.

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيدًا 

”O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter.” Fetih Suresi 28

Yahudilik ve Hıristiyanlık da Allah (جَلَّ جَلَالُه) tarafından gönderildi fakat Yahudiler Tevrat’a yahude ismini vererek tahrif ettiler, Hıristiyanlar ise kitaplarına Nesara ismini vererek tahrif ettiler. Allahu Teâla (جَلَّ جَلَالُه) Hak din olan İslam’ı, Yahudi ve Hristiyanların tahrif edilmiş dinlerine galip ve Hâkim olması için gönderdi. Müşrikler bundan rahatsız oldular ve istemediler.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى تِجَارَةٍ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿١٠﴾تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿١١﴾يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿١٢﴾وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِّنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ ﴿١٣﴾

“Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. Sizin günahlarınızı mağfiret eder. Ve sizi altından nehirler akan cennetlere koyar. Ve sizi adn cennetlerinde güzel meskenlere yerleştirir. İşte bu, fevz-ül azimdir (büyük kurtuluştur). Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih. Ey Muhammed! Mü’minleri müjdele! Saff Suresi 10-11-12-13

Allahu Teâlâ (جَلَّ جَلَالُه) Kur’an-i Kerim’de, çok güzel silahlar yapın demiyor. Evet, bunlarda lazımdır fakat ahiret için ticaret etmek gerekir, bu insanı cehennem azabından kurtarır ve günahlarını da affettirir. Sizi altından ırmaklar akan köşklere ve kasırlara dâhil eder. Dünyada da huzurlu olursunuz.

Cennete ebedi saadet yurdu olarak gitmek istediğimiz gibi dünyada da zafer isteriz. Bunun için, Allah’ın (جَلَّ جَلَالُه) bizlere emrettiği şekilde; Allah’a (جَلَّ جَلَالُه) ve Resulüne iman edip, malımızla ve canımızla cihad edersek, bunu başarabiliriz.Allahu Teâlâ (جَلَّ جَلَالُه) bunu bir ticarete benzetiyor; nasıl ki ticaret de alışveriş varsa. Biz de malımızla, canımızla, çektiğimiz eziyetlerle ve sıkıntılarla, günahlarımızın Allah (جَلَّ جَلَالُه) tarafından af olmasıyla beraber cehennem azabını, altından ırmaklar akan bahçeler içerisinde ki köşklere yani cennete tedbil ediyoruz. Allahu Teâla (جَلَّ جَلَالُه) Peygamberine (s.a.v) şöyle buyuruyor: Müslümanlara müjde ver, İman ve cihad karşılığın da Allah’ın (جَلَّ جَلَالُه) yardımı, yakınlığı ve cennet vardır.Bizim hem dünyamız, hem ahiretimiz, hem yükselişimiz, hem de zaferimiz, Allah (جَلَّ جَلَالُه) ve Resulune (صلى الله عليه وسلم) gerçek bir iman ile olur.

Hatta bir Ayeti Kerime’nin tefsirin de şöyle geçiyor: Öyle bir iman ki, Allah (جَلَّ جَلَالُه) ve Resulünün (صلى الله عليه وسلم) bütün emirlerini kabul etmek ve bu emirlere tastamam uymak ve yasaklarından içtinab etmektir. Bir Müslüman böyle yapmadığı zaman mutlaka imanında bir şek ve şüphe vardır. Yani gerçek anlamda iman etmemiştir.

Büyük cihat, öncelikle kişinin kendisini (nefsini) ıslah etmesidir. İkinci olarak ise insanlara şefkatli ve merhametli olmaktır. Üçüncü olarak, Allah’ın (جَلَّ جَلَالُه) dinini yüceltmek için kâfirlere karşı cihat etmektir.

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ

“İman edenler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah (جَلَّ جَلَالُه) yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.” Hucurat Suresi 15

WhatsApp'ta paylaş