30.05.2018 Tarihli sohbet
أعوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم
Borç para vermek sünnettir. Ayeti kerimede Yüce Allah [Celle celaluhu];
وَاَحْسِنُواۚ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ “İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” [Bakara 195] buyuruyor. Peygamber efendimiz [Sallallahu aleyhi vessellem] bir hadisi şerifinde;
اَلْمُسْلِمُ أخُو الْمُسْلِمِ لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ يُسْلِمُهُ مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أخِيهِ كَانَ اللَّهُ فِي حَاجَتِهِ وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللَّهُ عَنْهُ بِهَا كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmanına teslim etmez. Kim, mümin kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslümanın kusurunu örterse, Allah da Kıyamet günü onun kusurunu örter” [Buhârî – Müslim]
Borç vermek sosyal açıdan da önemlidir. Bir Müslüman toplum birbirlerine borç verdiklerinde faize, tefeciliğe meyl edilmemiş olur. Birbirlerine yardım ederek kendi aralarında kalkınmayı da sağlamış olurlar. Borç vermekte ki en önemli etken güvendir. Şu anda toplumda borç verilmemesinin temel sebebi borç verilenin geri dönüşü olmayışıdır. Kişi birkaç defa borç vermiş fakat borç verdikleri borçlarını zamanında ödememiş veya hiç ödememiştir. Bu nedenlerden dolayı kişiler artık borç vermez olmuşlardır.
İslam’ın temel ilkelerinden biri de emanettir, emin olmaktır. Peygamber efendimizin sıfatlarından birisi El-Emin’dir, güvenilir olmaktır. O dönemde herkes emanetini güvenli buldukları Efendimize [Sallallahu aleyhi vessellem] teslim etmiştir. Emanet çok önemli bir vasıftır. Emanet sadece malda değildir. Bir Müslüman’a hangi vazife verilirse, o vazifeyi bihakkın yerine getirirse işte o zaman bu vasfı kazanmış olur. Hıyanet kadar kötü bir iş yoktur. İslam’ın nefret ettirdiği şeylerden birisi emanete hıyanet etmektir.
Bugün emanet konusunda İslam dünyası sınıfta kalmıştır. Çoğunluk emanete hıyanet edilmiş bundan dolayı da toplumda birlik, beraberlik sağlanmıyor. Kimse kimseye güvenmiyor. Ticarette, idarede, insani ilişkilerde olsun Müslüman Müslümana güvenmiyor, kafire güveniyor fakat Müslüman güvenmiyor, bundan dolayı da İslam âlemi zillet yaşıyor.
Bugün eleştirdiğimiz Batılı ülkeler insan hakları adı altında insanlara zulüm ederken kendi aralarında bu güveni sağlamıştır. Müslümana zulüm ederken, kendi içerisinde güveni sağlamış. O ülkelerde yaşayan birisi hiç tanımadığı sadece ismini duyduğu bir şirkete internet üzerinden parasını yatırıyor, ortak oluyor. Bizde ise dedelerden beri birbirimizi tanımamıza, hak dine mensub olmamıza rağmen birbirimize güvenmiyoruz.
Bizde iki hastalık bulunuyor birisi emanete ihanet etmek, ikincisi güvenmemek. Hiçbir konuda hiç kimseye güvenmemek hastalığı da oluşuyor, sonrasında kimse hiç kimseye borç vermez hale geliyor. Bugün zorunu olsun olmasın bir kişinin ihtiyacı olunca hemen ya bankaya gidiyor ya da tefecilere gidiyor. Hem dünyasını hem ahiretini perişan ediyor. Başta zikr ettiğimiz Peygamber efendimizin [Sallallahu aleyhi vessellem] “Kim, mümin kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır.” Müjdesi bize yeterli değil midir? İnsanın en çok ihtiyaç duyduğu ahiret sıkıntılarının giderilmesi değil midir? İşte maddi gücü olanlar için bulunmaz bir fırsat.
اِنْ تُقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ شَكُورٌ حَل۪يمٌۙ “Eğer Allaha bir karzı hasen arz ederseniz onu sizin için katlayıverir ve sizi de mağfiret buyurur, Allah şekûrdur halîmdir” [Teğabun 10]
“Ebu Katade (ra), bir borçlusunu parasını talep etmek üzere aramıştı. O, kendisinden gizlendi. Bilahare adamı buldu. Ancak: “Dardayım” dedi. Bunun üzerine:
– “Allah’a yemin eder misin? Diye sordu. Borçlu:
– “Vallahi, dardayım” diye yemin etti. Ebu Katade:
– “Ben Resulullah (sav) in, “Kim Allah’ın kendisini kıyamet gününün sıkıntısından kurtarmasını isterse darda olana nefes aldırsın veya tamamen borcunu bağışlayıversin” dediğini işittim” Dedi. [Müslim, Kasame, 32]
Yukarıda bir kısmını zikr ettiğimiz Âyet ve hadisler doğrultusunda fıkıhta borç verme hususunda Karz diye bir bab oluşturulmuştur. Bu konuda fıkıh şöyledir.
-Borç vermekte icap ve kabul ile olur. Borç veren kişi sana borç para verdim aynısını bana sonra geri ver, [Ne para vermişsen aynı cinsi ile ödenecektir, Türk Lirası verilmişse, Türk Lirası Dolar verilmişse dolar, Altın verilmişse altın gibi] diyecek, alan kişide ben bunu alıyorum kabul ediyorum aynı ile ödeyeceğim diyecek.
– Borç veren akil baliğ olacak, kendi iradesi ile hareket edebilen olacak, selem yapılan ne varsa borç olarak verilebilir, sadece para değil eşyada borç verilebilir.
– Misli olan şeyler misli olarak verilebilir bazı şeyler var aynısı yoksa onun misli, kıymeti verilir.
Bazen şöyle yapılıyor “ben sana borç para vereceğim sen bana değerinde altın vereceksin” deniliyor altının da çeşitleri var müsahhar, mükesser işlenmiş veya işlenmemiş bu nedenle böyle bir şey yapılırsa bu akit olmaz, faize girer.
Örneğin; Kişi altın borç almış ama daha kaliteli bir altın veriyor onu şart koşmamış/şartsız, veyahut bir adamdan borç almış aşikâr veya gizli anlaşmalarında bunun fazladan ödenmesi yok buna rağmen kişi kendiliğinden fazla veriyorsa [1000 TL borçlanmış gönüllü olarak 1100 TL ödüyor] bu güzeldir ama bunun tekrarlanmaması gerekir. Peygamber efendimiz buyuruyor;
فإن خَيْرَكم أحْسَنُكُم قَضَاء “Şüphesiz ki sizin hayırlınız borcunu en güzel şekilde ödeyendir.” (Buhârî, İstikrâz 4, Vekâlet 6, Hibe 23; Müslim, Müsâkât 120)
Lakin kişi alışmış nasılsa bu kişi iade ederken fazla veriyor diye borç isteyince hemen tedarik edip ona borç veriyor buda doğru değildir. Gönüllü verilen bu fazlalığı almamak daha güzel bir davranıştır.
Şart koşulursa ben sana bu altını veriyorum sen bana öderken iyilerinden ver, ben sana borç veriyorum sen bana seneye yerine demir ver bu borç olmaz, borç verilen ne ise karşılığı aynısından olacak. Daha iyisini istemek akdi bozmaz ama o şart geçerli değildir, yerinde değildir. Borç karşılığında daha iyi bir şey şart koşulursa o şartta geçersizdir.
İslam güzelliktir, huzurdur, güvenirliliktir, eminliktir, Yüce Allah [Celle celaluhu] hepimize İslam’ı yaşamayı nasib eylesin amin.
NOT: Üstadımızın pek çoğu cami-î şerîf sohbeti olarak irâd ettiği va’az-u nasihatler yazı diline aktarılırken mümkün olduğunca üslubuna dokunulmayıp orijnalitesi muhafaza edilmeye çalışılmaktadır. Ancak malum olduğu üzere irticalî sohbet formatları ile müstakil yazılı beyânların veya sohbetlerin formatları aynı olmamakta; ilkinde dinleyicilere hitapla beraber hitabette esneklik ve sadelik esâs olduğu gibi ikincisinde de yazılı metin üzerinde tashih yapma ve uslüba çekme meselesi mevzû bahistir. Dolayısıyla irticâlin esnekliğinde irâd edilen sohbetlerdeki yer yer tekrar ve yinelemelere bu bilgi ve hoşgörü ile bakılması ve öyle mütalaa edilmesi hususunu muhterem okuyucularımıza arzla beraber duâlarını istirham ederiz.