أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Rahman Ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla;
Malum insanın ölümünden sonra ahiret hayatı başlıyor, insanlar tekrar diriliyor ve ameline göre en son mekân olan Cennet ya da Cehenneme gider, ahiret inancı budur. İnsan bu dünyada yapmış olduğu bütün iyiliklerin ve kötülüklerin hesabını öbür dünya da Allah’a verecektir. Hiçbir insanın bu dünyada yaptığı iyilikler ve kötülükler kayıtsız kalmaz. Bunun mutlaka bir sevabı ve cezası olacaktır.
فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُوَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ
Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir. (Zilzal Suresi 7-8)
İnsan dünyaya yemek, içmek, eğlenmek, keyf yapmak ve sefa içinde yaşamak, için gönderilmemiştir. İnsanın bu dünyaya gönderilme gayesi, Allah (celle celaluhu) ve peygamberi tanımak ve emirlerini yerine getirmektir, insan bu emirleri yerine getirdiğin de ahiret de bunun karşılığını en güzel bir şekilde görür.
Dünya ahiretin bir tarlasıdır. (Keşfül Hafa, C 1, s. 412)
Mesela: Bir çiftçi toprağa tohum atar, gübreler, ilacını eker ve mahsul alma zamanında emeğinin semeresini görür; insanlarda dünyada yaptığı amellerinin karşılığını ahirette böyle görürler.
İnsan düşünmeli ve kendisine sormalı; Nasıl yaratıldım, nicin yaratıldım, nereye gidiyorum, daha önceleri bir hiçtim, yoktum, Allah beni yaratmayabilirdi, beni var etti ve insan olarak yarattı. İnsan olduğum için, Cenabı Allah, benden ne istiyor, ne yapmam gerekiyor…
Bunlar düşünüldüğünde kişi bir yere varabilir.
Allah bizi insan olarak yarattı, bundan dolayı şükür etmemiz vaciptir. Allah’ın bizden yapmamızı istediği şeyler karşılığında dünya da huzur ahiret de ebedi saadet var, bunu bilmek ve bu doğrultuda emirlere uymak gerekir.
İnsana verilen belirli bir ömürden sonra tayin edilmiş bir ecel var, vakit geldiğin de Melekül Mevt insanın ruhunu kabz eder. Kabire konulduğun da, Münker ve Nekir gelir ve kişinin amelinden sorar, şayet o kişi iyilik ve hayır yapan biriyse, onun kabri genişletilir ve cennet bahçelerinden bir bahçe olur ve kıyamete kadar hayatını orada devam ettirir.
Eğer kişi iman etmemiş ya da salih amellerde bulunmamış ve günah işlemişse, bu kişinin kabri Cehennem çukurlarından bir çukur olur ve Kabir azabı görür. Kabrinin içi yılan, akrep dolar ve ayrıca Musulkabr denilen bir azap çeşiti görür.
Muslkabr; insanın dünyada hiç sevmediği bir kişi çok çirkin bir şekilde, kan ve irin dolu bir halde o kişinin karşısında devamlı durur, vefat eden adam sorar; sen kimsin? ben dünyada iken de seni sevmezdim. O çirkin şekildeki kişi cevap verir; ben senin amelinim der.
İsrafil (a.s) ikinci sur’u üflediği zaman, herkes olduğu yerde dirilir ve haşir meydanına gider. Haşir, Kur’an-ı Kerim’de bildirildiğine göre bin sene süren çok zor bir gündür. Haşir meydanın da Güneş birinci gök tabakasına kadar gelir, orada her insan kendi ameline göre muamele görür. Bazı insanlar boynuna kadar ter içinde kalır ve sıcaktan başları kaynar, bazıları göbek kısmına kadar, bazıları da dizine kadar terler. O gün insanın ameli her şeyden daha önemlidir, ameli salih de bulunanlar güneşin sıcaklığını hissetmez ve haşir günü onlar için iyi geçer.
O gün mahşer yerinde kişi İyi bir insansa Allah’a ifadesini, hesabını iyi verir. Allah korusun, iyi bir insan değilse, her saniyesi ızdırap içinde geçer.
Ayrıca bir de hesap günü var, insan dünyada yaptığı iyiliklerin ve kötülüklerin hesabını o gün Allah’a verecektir. Hesap günü, hırsızlık yapan, gıybette bulunan, yalan söyleyen insanların her ne kadar da ben hırsızlık yapmadım gıybet etmedim, yalan söylemedim dese de o gün kişinin kedi dili, elleri ve ayakları aleyhinde şahitlik de bulunacaktır, o anda bu kişi çok utanacak ve mahcup olacaktır.
Ahiret de bir kişinin ameli terazi de ağır gelirse ve amel defteri de sağ tarafından verilirse, o kişi direk olarak sırat köprüsünden cennete gider. Kişinin günahları fazlaysa veya imanı yoksa, onun vereceği hesap çok ağır ve çetindir, o vaziyet de kişinin başı önüne eğilir, utanır. Keşke ben toprak olsaydım, der.
إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا
O gün kişi, ellerinin takdim ettiği şeye (önceden işlediği ameline) bakar ve kafir: ‘Ah! Keşke ben toprak olsaydım!‘ der. (Nebe Suresi 40)
Kıyamet günü gerçekten çok şiddetli ve zor bir gündür. Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi vessellem) bir sınıf insanlar için buyurur ki, onlar o gün Allah’ın arşının gölgesi altındadır. Bu kişiler Allah’ın koruması altındadır ve kıyamet günü onlara kolaylaştırılır.
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi vessellem) şöyle buyurdu:
“Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teala, yedi sınıf insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır. Bu kişiler:
1- Adil devlet başkanı,
2- Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
3- Kalbi mescitlere bağlı Müslüman,
4- Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
5- Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,
6-Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
7- Tenhada Allah’ı anıp gözyaşı döken kişi.”
(Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19; Müslim, Zekat 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesaî, Kudat 2)
Sırat köprüsünün mesafesi üç bin senelik bir yoldur. Bin sene dik ve yokuştur, bin sene dik ve iniştir, bin sene de dümdüzdür. Sırat kıldan ince kılıçtan keskindir. İnsanlar amellerine göre sırat köprüsünden yavaş, hızlı ya da bir anda geçer ve cennete gider, bazıları da bütün mesafeleri kat ettikten sonra son bir anda cehenneme düşer. Bazı günahkâr Müslümanların durumları ise belirsizdir, Allah dilerse affeder, dilerse affetmez.
Allahu Teâla, amel-i saliha’da bulunanlara cenneti vaad etmiş ve onları cennetle müjdelemiştir. Kim iman etmez, günah işler ve salih amelde bulunmazsa onlara da cehennemi vaad etmiştir.
الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ
“İman edip salih amel işleyenlere ne mutlu. Onların sonunda varacakları yer ne güzel.” (Ra’d, 13/29)
İmam Maturidi (Rahmetullahi aleyh) diyor ki: Allahu Teala, büyük günah işleyenleri, içki içenleri, kumar oynayanları, faiz yiyenleri, zina yapanları, yetim malı yiyenleri cehenneme atacaktır.
İmam Eşari’de (Rahmetullahi aleyh) diyor: Allahu Teâla, her şeye rağmen dilerse bunları affedebilir.
Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi vessellem) ”ümmeti ümmeti” ümmetimi isterim demiştir. Günahkar kişilere Peygamber Efendimizin (sallalahu aleyhi vessellem) şefaati vardır. Ayrıca Allah dostları, Salihler ve Âlimler de sevdiklerine, kendi talebelerine, müridlerine ve evlatlarına şefaat ederler.
Kıyamet günü Allah’u Teâlâ, “Ey âlimler, siz benim indimde bazı melekler gibisiniz, şefaat edin, şefaatiniz kabul edilecektir” buyurur. (Zehebi)
Yüce Peygamberimiz (sallalahu aleyhi vessellem) nasıl olsa bize şefaat edecek diyerek gevşeklik yapmak, günahları önemsememek, Allah’ın emirlerini hafife almak doğru değildir.
Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi vessellem) şöyle buyuruyor:
Küçük günah üzerine devam etmeyin bu sizi büyük günahlara, büyük günahlarda küfre götürür.
Küçük görülen günahlardan sakının! Bu şuna benzer: Bir topluluk bir vadide konaklar. Ekmeklerini pişirmek için her biri çalı çırpı getirir, böylece yeterli odun toplanır. İşte küçük gibi görülen günahlar da, toplanınca sahibini helake götürür. Buhari
Bir adam haram olduğunu bildiği halde bir kadına bakar daha sonra başka bir günah işler, bu büyük günah değil der, bu da onu daha büyük günahlara sevk eder, zina yapar, içki içer, gıybet eder ve günahlara devam eder, bir türlü huzurlu olamaz ve daha başka günahları işlemeye başlar en sonunda günah işlemeyi kendisine helal kılar. Bu adamın bir yerde işçi olduğunu düşünürsek, çalıştığı yerden yavaş yavaş para çalmaya başlar ve sonra da patronun kasasını kendisine mubah kılar, yani haramı helal kıldığı için dinden çıkar.
Veya bir kişi zina yapar ve bu hale devam ederek sonunda kendisine haramı helal kılar, dinden çıkar.
Yada bir kişi gıybet eder ve buna devam eder, bir müddet sonra gıybet etmek ne zaman haram oldu der ve haramı helal kıldığı için dinden çıkar.
Velhasıl insanın kendisini küçük günahlardan koruması gerekir, bir kez günah işlediğin de bir kez daha yapayım dememelidir.
Bir kadına ilk bakış gayrı ihtiyarı olduğu için kişi mazur olabilir, ikinci bakış da ise, bilerek bakıldığı için günaha girer. Bu bakışlar çoğalarak kişiyi zinaya kadar götürür.
Günümüzde günahlar çok hafife alınıyor sanki günah, günah değilmiş gibi umursanmıyor ve bazı insanlar kendi kendilerine fetva vererek günahları kendileri için helal kılıyor öyle ki bu kişiler büyük günahlar içinde gark olmuşlardır. Büyük günah işleyen bir Müslüman günahları kadar cehennem de kalır, cezasını çektikten sonra, Allahu Teâla onu cennete koyar ve cennette ebediyen kalır. Kâfirler ebediyen cehennem de, Müslümanlar da ebediyen cennette de kalacaktır.
Cehennem ateşi dünya ateşine benzemez belki milyon kat daha şiddetlidir ve cehennem ehlinin vücudu ateşte yandıkça dökülür, vücutların ateşte yanması tekrar yenilenir ve cehennem ehline sıcak bir su içirilir, bu suyu içtiklerinde bütün organları kaynamaya başlar.
Bazı kişiler cehennemden bahsedilmesini istemezler, Allah Kuran’da cennetten bahsettiği kadar cehennemden de bahsediyor.
Biz, tabi ki cehennemden bahsedeceğiz…
Bir insan ki, Allah onu yoktan var etti, ona can verdi, akıl verdi, peygamber ile kitap gönderdi ve emirlerini bildirdi, cennet ve cehennemi gönderdiği kitap da yazdı, buna rağmen inanmıyorsa ve Allah’a karşı nankörlük yapıyorsa ve zulüm etmişse, yaşasın zalimler için cehennem!..
Bir insan zalimlik yaparak insanları öldürmüşse bu kişi için nasıl cenneti düşünebiliriz?
İslam ve hakikat gelmiştir…
Bir kişi, günahlara dalıp sonra da şöyle oldu, böyle oldu v.s diyerek bahane gösteremez, bu işin bahanesi olmaz.
Peygamber Efendimiz’in (sallalahu aleyhi vessellem) buyurduğu gibi:
حَاسِبُوا اَنْفُسَكُمْ قَبْلَ اَنْ تُحَاسَبُوا
”Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız. Hesaba çekilmek üzere, kıyamet gününde huzura alınmak için gerekli güzel hazırlıklarınızı yapınız. O gün huzura alınırsınız, öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak.”
Allah’dan gafil ve asi olanlar ve ona şirk koşanlar ahirette cezalarını çekeceklerdir.
Özellikle son zamanlarda gençliğin İslam’dan uzaklaştırılmasıyla inançsızlık gençler arasında çok yaygınlaştırıldı, bu gençlerden bazılarına ahiretten, kıyametten, öldükten sonra dirilmekten bahsettiğimiz de, ben daha önce böyle şeyleri duymadım yada hiç kimse bana bahsetmedi şeklinde cevaplar alıyoruz. Bu çok üzücüdür.
Bu bağlamda ahiret inancı çok önemlidir, ilk olarak Allah’a iman ikinci olarak da ahirete iman gelir. Bu görülmeyene (gayba) inanmaktır.
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَوالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَأُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Onlar ki, gayba inanırlar, namazı hakkıyla edâ ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf ederler. Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. (Bakara Suresi 3-4-5)