أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın adı ile…

 

Yüce Allah (Celle celaluhu) Kur’an-ı Kerim’de bizi çok önemli şeylerle mükellef kılmıştır. Bu şeyler, İnsanın hem dünyasını hem ahiret saadetini ihya eder. Yüce Allah (Celle celaluhu) Kur’an-ı Kerim’de tüm insanlığın dünya ve ahiret hayatın da mutlu ve huzurlu olabilmesi için onları dünya da inanç, ibadet, ahlak ve muamelat konuların da mükellef kılmıştır. Bu nimetlere karşı Yüce Allah’a (Celle celaluhu) ne kadar şükretsek azdır. Allah’ın (Celle celaluhu) şükrünü gece ve gündüz ifa etmeye çalışsak, bize göndermiş olduğu Kur’an-ı Kerim’in karşılığın da binde birini ifa edemeyiz.

Bir toplum Kur’an-ı Kerim’in emirlerini uyguladığı zaman yeryüzün de en sevinçli ve mutlu kişiler olur. Yani İslam, bizim dünyada iyi bir yaşantı sürmemiz için akaid ve ibadetler de olduğu gibi ahlak da bizlere öyle yollar göstermiş ki, bizler bu yolları takip ettiğimiz de iyi bir yaşantı içerisinde iyi bir birey ve iyi bir toplum oluruz.

Bunlardan biri de anne ve babaya olan evlatlık vazifesidir. Yüce Allah (Celle celaluhu) Kur’an-ı Kerim’de anne ve baba hakkın da öf demeyi yasaklamıştır, yakın akraba olan amca, dayı ya da teyze, hala, dede v.s için sıla-ı Rahim’de bulunmayı emretmiştir.

Yüce Allah (Celle celaluhu) Ayet-i Kerime’de şöyle buyuruyor;

وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًاوَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا

“Yüce Rabb’in şöyle emretti; Yalnız Allah’a ibadet edeceksiniz, ana-babalarınıza iyilik yapacaksınız. Şayet bunlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa sakın onlara “öf ” dahi deme, yüzlerine bağırma, onlara tatlı söz söyle. Onlara, merhamet belirtisi olarak tevazu kanadını aç da, “Ya Rab, küçüklüğümde bana şefkat gösterdikleri gibi, sen de onlara merhamet et” de. “(El-isra, 23-24)

İslam kanunların da fakir ve miskinlerin yaşamlarının idamesi zekât ve sadaka yolları ile güvence altına alınmıştır. İslam dini, anne ve babaya verdiği önem kadar hemen hemen akrabaya da o derece de önem vermiştir, yani Kur’an-i Kerim de anne ve babadan hemen sonra akrabalar zikredilmiştir, daha sonra yetimler, fakirler, komşular ve uzak komşular, yolcular zikredilmiştir. İslam dini bütün bu sınıfları, Müslüman cemiyetinin huzur için de yaşaması için esas almıştır.

Peygamber Efendimiz (Sallalahu aleyhi vessellem) buyurdular:

مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَلَا يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”

(Buhari, Nikah 80, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, İman 74, 75, 77)

Yani bir kişi boş ve malayani konuşmalar yapmak yerine hayırlı bir söz söylesin yoksa sussun. Bazen yakın akrabalar konusun da, şöyle bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz: Mesela, bizim bir akrabamız bizimle konuşmuyor veya bize küstür bizde onunla konuşmuyoruz diyerek ortam iyice geriliyor. Bu İslam toplumuna oldukça zarar veriyor. Yüce Allah (Celle celaluhu) şöyle emretmiştir:

وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ

Size kötülük yapanlara iyilik yapın. İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. (Fussilet Suresi 34)

Bir insan size bir kötülük yaptıysa, siz de ona, ben daha büyük bir kötülük yaparım dememelidir. Elinizden geliyorsa siz ona iyilik yapın. Siz ona iyilik yaptığınız halde o size tekrar kötülük yaparsa, kendi ahiretine zarar verir. Siz iyilik yaptığınız için bu davranışınız ahiretinize fayda verir.

Peygamber Efendimiz’in (Sallalahu aleyhi vessellem)  yanına bir adam geldi;

−”Ya Rasulallah! Benim akrabalarım var, ben onları ziyaret ediyorum onlar benimle alakayı kesiyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara anlayışlı yumuşak davranıyorum, onlar bana kaba ve cahilce davranıyorlar, dedi.

Bunun üzerine Rasulullah (Sallalahu aleyhi vessellem) :

−’Eğer dediğin gibi isen, onlara kızgın kül yedirmiş oluyorsun. Sen böyle davrandıkça Allah’ın yardımı seninledir. Buyurdu.”

(Müslim Birr 22)

Allah (Celle celaluhu) katında güzel ve doğru olan şeyler geçerlidir. Nefsin ve şeytanın bize söyledikleri iyi ve doğru şeyler değildir. Nefs ve şeytan daima insana kötülüğü emreder yani insanı kin ve intikam ile körükler. Allah’ın (Celle celaluhu) indinde kötülüklerin hiç bir geçerliliği yoktur.Hatta bu Hadis’in devamın da Yüce Peygamberimiz (Sallalahu aleyhi vessellem)  şöyle buyuruyor:

“Sen böyle güzel davranışlarda bulunduğun müddetçe, Allahu Teâla (Celle celaluhu)  seni onların üzerine galip kılacaktır.”

Mesela; bir insan zalim değilse, iyi ve merhametliyse, hak ve Hukuk’tan yana ise bu kişinin dünyası da güzel olur. Dünyası güzel olur dememizde ki maksat, maddi zenginlik değildir, böyle bir kişi içinde bulunduğu her ortamda huzurludur. İslam hayatını ruhunda yaşatan kişiler hem mutlu hem de kalpleri hoşluk içerisindedir.

İnsan çok yemekle, çok uyumakla huzur bulmaz. Çok zengin olmakla mutlu olunmaz. Kişinin Allah’a (Celle celaluhu)  yakınlığı yoksa (para) maddi zenginlik belki o kişiye sıkıntı verir. İnsan öldüğü zaman, malı ve mülkü onunla birlikte kabre girmez. Ayrıca kişi, midesinin alabildiğinden fazlasını da yiyemez. İnsanın bir banka dolusu parası olsa bile ancak midesi kadar yiyebilir.

Kişinin maddi zenginliğini Allah (Celle celaluhu)  yolunda harcaması büyük ve ebedi bir sermayedir. Zaten kişinin Allah (Celle celaluhu) yolunda verdiği her şey kendisine ebedi mülk olarak kalır. Kişinin midesine attığı haram şeyler zarar verir. Şayet kişi, ben bu haram parayı kendim için istediğim şekilde harcayıp yiyeceğim derse, o kişi hem dünyasını hem ahiretini mahveder. Hiç kimse, ben zulmen kazandığım parayla huzur bulurum demesin!.. Çünkü kişinin haram parayla huzur bulurum demesi, daha büyük bir hatadır.

Yıllar önce, yılbaşı çekilişlerinde birisine büyük bir para çıkmıştı; Bu kişi bu büyük para ile dünyasını da ahiretini de mahvetti. Bir zaman sonra gazeteye şöyle bir demeç verdi: ‘Benim kaybettiklerim kazandığım paradan o kadar çok ki saysam bitiremem’, diyerek pişmanlığını dile getirdi. Haramlardan bir tanesi de son zamanlarda memleketimizin birçok yerin de zalim tefeciler çıktılar; Bu zalimler, çok insanları mağdur duruma düşürdüler, evlerini ve bütün mallarını tefecilik yoluyla gasp ettiler. Bu tefeciler insanları perişan etmekle beraber kendileri de bir zaman sonra çok perişan durumlara düştüler. Hiç kimse demesin ki; ben faizle, haksız kazançla, hırsızlıkla zengin olurum ve bu parayla huzur bulurum. Huzur bulamaz, huzur ona haram olur. Kişi bu haram parayı yediği zaman bütün kanı ve organlarına bulaşır. Bu haram yiyen kişinin ne duası ne de zikri kabul olur. Namaz kılsa bile Allah (Celle celaluhu) aklına gelmez.

Haramlardan bir tanesi de kişi annesine, babasına, akrabasına, komşusuna zulüm etmesidir. Bu adamın dünya da muvaffak olması mümkün değildir ve böyle bir kişi perişan olur. Allah’ın (Celle celaluhu) kuvvetine değil de evlatlarının kuvvetine güvenen kişi yanılır. Veya ben kuvvetliyim istersem şu kişiyi dövebilirim diyen bir kişi muvaffak olamaz, huzur bulamaz.

Anne ve babalar çocuklarının aynasıdır. Çocuklarını daha küçük yaşta iken terbiye etmeyen anne ve babalar, çocukları büyüdüğün de ilk olarak anne ve babasına nefret dolu bir şekilde davranır ve anne ve babasını döverler. Bazen düşünüyoruz; bir insan nasıl kötü olabilir, eline silah alıp tanıdığı ya da tanımadığı bir insanı öldürebilir veya uyuşturucu satabilir… Peki, bu insan uyuşturucu ticareti yaparken, aklına gelmiyor mu ki; Bu yaptığım kötü bir şey, bununla bir sürü insanı zehirliyorum.

Haramlardan birisi de hırsızlık, günümüz de hırsızlık epey arttı, bu hırsızların vicdanları sızlamıyor mu? Allah’tan (Celle celaluhu)  korkmuyorlar mı Böyle bir insan hiç mi düşünmez; ben ne yapıyorum, niçin hırsızlık yapıyorum; bu yaptığım şey hem ayıp hem haram, ben ne kötü bir insanım, insanlara zarar veriyorum, neden bu kadar kötüyüm, bu yaptığım şey çok yanlış…

Bir insan Hakkı bilmediği zaman batılın içersin de yuvarlanıp gider… Böyle bir insan günah işleye işleye kalbi kapkara olur, merhamet ve şefkat o kişinin kalbine girmez. Böyle bir kişi insan öldürebilir.

يُرِيدُ اللّهُ أَن يُخَفِّفَ عَنكُمْ وَخُلِقَ الإِنسَانُ ضَعِيفًا

“İnsan zayıf olarak yaratılmıştır.” (Nisa Suresi 28)

Allahu Teala (c.c) yeryüzün de var olan her şeyi insanların emrine vermiştir. İnsanları en güzel bir şekilde yaratmıştır.

وَسَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مِّنْهُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لَّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 

“O, göklerde ve yerde bulunan her şeyi kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Şüphesiz bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır”  (Casiye Suresi 13)

İnsanların mükemmel yaratılmasıyla beraber mahlûkatlar içerisinde de en nankörüdür. Allahu Teâla (Celle celaluhu) insanlara akıl, güç ve hesapsız rızk verdi, buna rağmen Allah’a (Celle celaluhu) ibadet etmiyorlar. İnsan öldüğün zaman, kendisine sorulur; ömrünü nerelerde geçirdin, hangi amellerde bulundun, ne gibi iyilikler yaptın, komşularınla nasıl geçindin. Bir insan iyi olursa kendisine faydası vardır, kötü olursa zararı kendisinedir.

Peygamber Efendimiz (Sallalahu aleyhi vessellem) buyuruyor:

“Büyük günahların en büyüğünü size söyleyeyim mi? Allah’a ortak koşmak ve ana babaya eziyet etmektir.” (Buhari, Müslim)

Bir başka Hadis-i Şerif’de Peygamber Efendimiz (Sallalahu aleyhi vessellem) şöyle buyuruyor:

“İyilik, babanızın yapma dediği şeyi yapmamanız, yap dediği şeyi de yapmanızdır. “

Ama bir baba Haram şeyleri emrederse oğlu bunu yapmamalıdır. Mesela bir baba, oğluna: Git içki iç ya da namaz kılma dediğin de dinlememesi gerekir. Bunun dışın da bir babanın evladına söyleyeceği bir vasiyet olsa velev ki yanlış dahi olsa, Allah bunu hakka çevirir. Yani anne ve babayı dinlemek ve onlara itaat etmek, komşularla iyi geçinmek gerekir. Bunlar kişiyi mutlu eder. Anne ve baba çocuklarını küçük yaşlar da eğittikleri zaman, bu çocuklar büyüdüğün de ilk önce anne ve babalarına karşı iyi, topluma da faydalı bir fert olurlar. Bir evlat anne ve babasına kötü davranıyorsa, hakaret ediyorsa, o anne ve babanın düşünmesi gerekir; acaba evlatlarınız küçük yaştayken ona ne öğrettiniz, ne verdiniz de böyle oldu.

İnsanın en önemli sermayesi çocuklarıdır. Ne ekerseniz onu biçersiniz. Çocuklarınızı nasıl yetiştirirseniz büyüdüğün de sizin karşınıza o şekil de çıkar, ayrıca çocuklarınızı kötü arkadaşlardan koruyun. Memleketimiz de Muttaki alimler mevcuttur, bunlar çocuklarınıza güzel ve doğru bilgileri öğretebilirler, çocuklarınızı bu alimlerin medreselerin de iyi bir şekil de yetişmeleri için gönderin.

Peygamber Efendimiz (Sallalahu aleyhi vessellem şöyle buyuruyor:

وعن أبي  هريرة رضي اللَّه عنه أَن النبيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « الرَّجُلُ عَلَى دِينِ خَلِيلِهِ ، فَلْيَنْظُرْ أَحَدُكمْ مَنْ يُخَالِلُ » .رواه أبو داود . والترمذي بإِسنادٍ صحيح ، وقال الترمذي : حديثٌ حسنٌ 

“Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” (Ebu Davud, Edeb, 19, Tirmizi, Zühd, 45)

وعن أبي  موسى الأَشعَرِيِّ رضيَ اللَّهُ عنه أَن النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « إِنَّما مثَلُ الجلِيس الصَّالِـحِ وَجَلِيسِ السُّوءِ . كَحَامِلِ المِسْكِ ، وَنَافِخِ الْكِيرِ ، فَحامِلُ المِسْكِ ، إِمَّا أَنْ يُحْذِيَكَ ، وَإِمَّا أَنْ تَبْتَاعَ مِنْهُ وَإِمَّا أَنْ تَجِدَ مِنْهُ ريحاً طيِّبةً . ونَافخُ الكيرِ إِمَّا أَن يحْرِقَ ثيابَكَ وإمَّا أنْ تجِدَ مِنْهُ ريحاً مُنْتِنَةً » متفقٌ عليه

“İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir. Misk sahibi ya sana kokusundan verir veya sen ondan satın alırsın. Körük çekene gelince ya elbiseni yakar yahut da sen onun pis kokusunu alırsın.” (Buhari, Büyu 38; Zebaih 31; Müslim, Birr 146, (2628))

İnsanın arkadaşı, dostu iyi olursa o kişi de iyi olur, kötü olursa o kişi de onun gibi kötü olmaya mahkumdur, bundan dolayı kişi arkadaşlık ettiği kişileri iyi seçmelidir

Allahu Teala (c.c) bizi hakiki ihlaslı insanlardan eylesin. Amin.

WhatsApp'ta paylaş