Cemaat ile namaz bir taraftan dil, ırk ve toplumsal statü farkını ortadan kaldırırken, diğer taraftan da tüm insanların Allah’ın yanında eşit olduğunu ve üstünlüğün ancak takvayla olduğunu tüm Müslümanlara vurgulamaktadır.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
İslam dininin bireysel açıdan insanları sorumlu tuttuğu hususlar olduğu gibi toplumsal açıdan da sorumlu tutuğu hususlar vardır. İslam bununla, bireysel ve toplumsal açıdan insanların refahını madden ve manen sağlamayı amaçlamaktadır. Bireysel olarak Müslümanlar farz-ı ayn olan namazı kılmakla Allah’a (Celle celaluhu) karşı ubudiyetin gereğini yapmış olur. Toplumsal olarak da namazı cemaatle kılmak suretiyle kulluğunu sünnet veya farz-ı kifaye olarak yerine getirmiş olur. İslam cemaatleşmeyi teşvik edip faydaları üzerinde de durmaktadır.
Senede bir dünya Müslümanlarının Kâbe’de toplanması, haftada bir tüm şehir halkının bir arada Cuma namazında toplanması, günde beş vakit mahalle halkının cemaatle namaz kılması bunun yani cemaatleşmenin İslam’da ne kadar önemli olduğunun göstergesidir.
Hadis-i şeriflerde cemaatle kılınan namazın tek kılınan namazdan 27 kat daha faziletli olduğunun ifade edilmesi âlimlerce, 27 faydasının olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Bunların en dikkat çekici olanları şunlardır:
Omuz omuza veren Müslümanlar Allah’a rükû ve secde yaptıklarında Allah onların kalplerine birbirlerine karşı ülfet ve muhabbet verir. Böylece Müslümanların cemaatle kılacakları namaz onları bütünleştirip birbirlerine sevgi ve muhabbet içerisinde olmalarını sağlar. Yüce Allah’ın (Celle celaluhu) Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi vessellem) ashabından bahsederken birbirlerine karşı merhametli olduklarını ifade etmesi; cemaatin, toplumsal kardeşliğe büyük katkısı olduğunun göstergelerinden bir tanesidir. Asr-ı saadet ve sonraki İslam dönemlerinde cemaatle namaz kılma önemli olduğu içindir ki; Müslümanlar birbirlerini seviyorlardı. Birbirlerini seviyordular ki ihlasla fetihler çabuk elde ediliyordu. İlimde, sanatta ilerleme sağlanıyordu. Maalesef günümüzde tüm İslam topraklarında cemaatle namaz kılmak epey azalmıştır. Bunun neticesinde de Müslümanlar birbirlerini sevmiyor, merhamet etmiyorlar.
Günümüzde camilerin çoğalmasına rağmen bu camiler bomboştur. İstanbul gibi 15 milyonluk bir şehirde Sultan Ahmet ve Eyyûb Sultan camileri haricinde sabah namazında bir saf bulmak zordur. Anadolu’da sabah namazı adeta kaldırılmış bir vaziyettedir. Hâlbuki Cuma namazından sonra en kuvvetli cemaat namazı, sabah namazıdır. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
“Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa, gece yarısına kadar namaz kılmış gibi sevab alır. Sabah namazını da cemaatle kılarsa, bütün geceyi namaz kılarak geçirmiş gibi sevap alır.” demektedir.
Şafii mezhebine göre farz-ı kifaye olan cemaatle namaz, çoğu köy ve mahallelerde kılınmadığı için halk ciddi bir sorumluluk altında kalmaktadırlar. Cemaatle namazın ikinci faydası da tearruftur. Yani Müslümanların birbirlerini hakkıyla tanımalarıdır. Günümüzde aynı apartmanda veya mahallede yaşayan insanların askerde tanışmaları, cemaatten ne kadar uzak olunduğunun göstergesidir. Eskiden Almanya’ya yeni gitmiş olan halkımız Almanların, komşularının öldüğünü komşu evden gelen kokuyla anlamalarına çok şaşırmışlardı. Ancak bu gün için aynı durumun İslam ülkelerinde olduğunu görmekteyiz. Bu durum da cemaatle namazın terk edilmesinin sonucudur.
Yukarıda zikrettiğimiz faydanın yanı sıra, cemaat sünnetinin ubudiyet cihetine niyet ederek camiye gelen Müslümanlar, maddi ve manevi sorunlarını öğrenip ortak bir şekilde o sorunun üstesinden gelirlerdi. Müslümanın hasta ise ziyaretine gitmek, maddi olarak yoksun ise ona maddi yardımda bulunmak, ailesi ve komşularıyla bir husumeti varsa onları barıştırıp sorunlarını gidermek gibi hususlar, cemaatle namazın sonucunda ortaya çıkan güzelliklerdir. Bu gün ise cami cemaatı bu hissiyattan kısmen de olsa yoksunlar. Daha doğrusu sadece teabbudi görevlerini ifa etmek için camiye uğramaktadırlar.
Dördüncü fayda ise; camiye cemaat için giden bir Müslümana, attığı her adım için bir sevap yazıldığı gibi bir günahı da silinir. Camiye vardığında vakit girmemişse iki rekat “tehiyyetul mescit” kılar. Vaiz o sırada vaaz ediyorsa ondan ilim öğrenir. Vaaz yok ise zikir ve salavat çeker. Ezan okunduğunda ezana icabet eder. Namazı beklediği süre içerisinde ibadet yapıyormuşçasına sevap alır. Huşû üzere, sakin bir şekilde ilk ve son sünnetleriyle birlikte farzlarını eda eder, sonra da sünnet tesbihatlarını ifa eder. Fakat yalnız evinde namaz kılan biri, çoğu kez sünnetleri ve tesbihatları ihmal eder. Diğer bütün sevaplardan yoksun olur.
Bu konuyla ilgili Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
“……. O kimse abdestini güzelce alıp, sonra sadece namaz kılmak maksadıyla mescide giderse attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir hatası da silinir. Namazını kıldıktan sonra abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe, melekler ona: “Allahım! Ona rahmetinle muamele et, ona acı.” diyerek dua etmeye devam ederler. O kimse namazı beklediği sürece namazda imiş gibidir.” (Buhari)
Tarihe baktığımızda son iki yüz yıldır, Müslümanların arasında namaz kılmama adeti meydana gelmiştir. İslam fıkhını araştırdığımızda mezheplere göre namaz kılmak ne kadar önemli ise cemaatle namaz kılmak da o derece olmasa bile çok önemli olduğu anlaşılmaktadır. Tüm mezheplerde namaz kılmamanın müeyyidesi mevcuttur.
Genel olarak mezheplerde ise mazeret olmaksızın cemaat namazını terk etmek günahkâr olmasına vesiledir. Hatta Hanbeli mezhebinin bir kavline göre cemaatle namaz kılmak farz-ı ayındır. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) hayatında cemaatsiz namaz kılmamıştır. Efendimiz, hasta olduğu durumlarda ise Hazreti Ebubekir’in Radıyallahu anh) imamlığında namazını cemaatle kılmıştır. ٍ
“Cemaatle kılınan namaz, ferdi kılınan namazdan yirmiyedi derece daha faziletlidir.” (Buhari)
Başka bir rivayette ise “yirmi beş derece” diye geçmektedir. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) , cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan yirmi yedi veya yirmi beş derece daha faziletli olduğunu bildirmiştir. Bu hadisi şerife nazaran bizden herhangi biri çalıştığı yerde günlük yüz lira yevmiye alıyorsa, ondan 30 kilometre daha uzak olan bir iş yerinde iki yüz lira yevmiye veriliyorsa hemen oraya koşup iki yüze tamahkarlık yaparız. Yanı başımızda çok daha kârlı; bire bir değil de, bire yirmi yedi verilen cemaat sevabını kaçırmak akıllı insanların kârı değildir. Hâlbuki bizi ebedi saadete götüren bu nice sevapları daha fazla önemsememiz gerekir.
Cemaatle namaz kılmanın sevabı bir kişiyle de kazanılabilir. İnsan kendi evinde ev halkıyla cemaatle namaz kılabilir, ancak bu durumlar camiye gitmenin ve daha kalabalık bir cemaatle namaz kılmanın sevabına denk olmaz. Özellikle farz namazların camide cemaatle kılınması İslâm’ın vazgeçilmez bir şiarıdır. Müslümanların camide cemaatle namazı, bırakın terk etmeyi, ihmal etmeleri durumunda dahi çok ciddi sıkıntılar meydana gelir. Bu gibi hususlardan dolayı, cemaati terk etmek asla caiz görülmemelidir. Fakat bulunduğu evde birkaç kişinin cemaatle namaz kılmalarına vesile oluyorsa, bu durumda evde namaz kılmak daha evladır.
Bir başka hadis-i şerifte Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: ُ
“Kim kırk gün Allah için imamla birlikte tekbiri ihram alırsa onun için iki kurtuluş vardır. (Bunlar) münafıklıktan ve cehennem ateşinden kurtulmaktır.” (Tirmizi: 241)
Cemaatle namaz kılmayla ilgili bu büyük müjdeler var iken Müslümanların cemaatle namaz kılmayı ihmal etmeleri büyük bir gaflettir. Çünkü biz inananlar için en büyük korku; Rabbimizin gazabı ve cehennem azabıdır. Bu cemaat namazı bizi bu gazap ve ateşten koruyorsa, onu küçümsememek gerekir. Cemaatle namaz kılmanın önemini bildiren pek çok hadis vardır:
“Üç kişi bir köyde veya sahrada bulunur ve cemaatle namaz kılınmazsa, şeytan onlara hakim olur. Öyleyse cemaatten ayrılma. Çünkü sürüden ayrılanı kurt yer.” (Ebu Davud, Salat: 46)
Bir başka hadis-i şerifte ise, Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ;
“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ateş yakılması için odun toplanmasını emretmeyi, sonra da namaz için ezan okunmasını, daha sonra da bir kimseye emredip imam olmasını, sonra da cemaatle namaza gelmeyenlere gidip evlerini yakmayı düşündüm.” (Buharî, Ezan: 29) hadisinden, mutlaka cemaate devam eden Müslümanların olması gerektiğini anlıyoruz.
Cemaatle namaz kılmanın önemini ifade eden ayet ve hadislere göre, mezhep imamlarımız cemaatle namaz kılmanın hükmü hakkında şu görüşleri ifade etmişlerdir:
Hanbelilerin bir görüşüne göre cemaatle namaz kılmak erkeklere farz-ı ayındır. Şafiîler de sahih olan görüşe göre; erkek, mukim, hür olan Müslümanlara farz-ı kifayedir.
Hanefî ve Malikîlere göre ise, farz namazları cemaatle kılmak, erkekler için sünneti müekkededir.
Netice olarak cemaatle namaz kılmak, İslam toplumuna çok şeyler katmıştır. Cemaatle namaz; Müslümanlar arasında sevgi, ülfet, yardımlaşma ve sıla-i rahim gibi İslam’da ahlâk konularının işlenmesine vesile olmaktadır. İnsanın manevi güç ve gıdası olan namazı cemaatle kılan Müslümanlarda, kardeşlik, sevgi, muhabbet gelişir. Yardımlaşma ve dayanışma esasları üzerine tesis edilen toplumlar, Kur’an’ın ifadesiyle; “birbirine kenetlenmiş bir bina” gibi olurlar. Bu gibi hasletleri de İslam toplumu cemaatle namaz kılmada bulmuştur.
Namaz cemaat ile kılındığında Müslüman toplumda birlik ve beraberlik sağlanabilir. Cemaat ile namaz bir taraftan dil, ırk ve toplumsal statü farkını ortadan kaldırırken, diğer taraftan da tüm insanların Allah’ın (Celle celaluhu) yanında eşit olduğunu ve üstünlüğün ancak takvayla olduğunu tüm Müslümanlara vurgulamaktadır. Böylece cemaatle namaz, toplumun tüm katmanlarındaki insanların birbirlerine sevgi ve muhabbetle muamele etmesini sağlar.
Şaban 1437 (Mayıs 2016)