أعوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم
Bizleri ve kâinatı yaratan Yüce Allah’a hamdu senalar olsun. Eşrefi mahlûkat Muhammed Mustafa’ya, a’line, ezvacına, eshabına salat ve selam olsun.
Müslümanlar için hastalıklar musibet değildir, ölümde öyle. Ölüm kapısından geçmek bir askerin teskere aldığında nöbet, eğitim gibi vazifelerden arınması gibi, Mü’minlerde vefatlarıyla birlikte dünyada vazifeli oldukları işlerden arınıyorlar. Hastalıkta öyle bir şeydir. Peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor;
عَنْ إِبْنِ مَسْعُودٍ قال : دَخَلْتُ عَلَى النَّبِيِّ وَهُوَ يُوعَكُ فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إنكَ تُوعَكُ وَعْكًا شَدِيدًا قال : أَجَلْ إني أُوعَكُ كَمَا يُوعَكُ رجلان مِنْكُمْ. قُلْتُ : ذَلِكَ أن لَكَ أجريْنِ قال : أَجَلْ ذَلِكَ كَذَلِكَ مَا مِنْ مُسْلِمٍ يُصِيبُهُ أَذًى, شَوْكَةٌ فَمَا فَوْقَهَا إلا كَفَّرَ اللَّهُ بِهَا سَيِّئَاتِه,, وَحُطَّتْ عَنْهُ ذُنُوبُهُ كَماَ تَحُطُّ الشَّجَرَةُ وَرَقَهَا .
“Abdullah ibn Mes’ûd (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in huzuruna vardım, şiddetli sıtmaya yakalanmıştı. Ey Allah’ın Rasûl’ü sıtma nöbetinden dolayı çok şiddetli zahmet çekiyorsun dedim.
“Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar ızdırap çekiyorum” buyurdu. Bundan dolayı size iki kat ecir var mıdır? Dedim. “Evet öyledir. Bir Müslümanın vücuduna batan bir dikenden en ağırına kadar hiç bir musibet yoktur ki; Allah bu sebeple onun kusurlarını örtmüş ve günahlarını bağışlamış olmasın. Ağacın yapraklarının döküldüğü gibi o Müslümanın günahları da öylece dökülür.” (Buhârî, Merda 13 Müslim, Birr 45)
وعن جابرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]دَخَلَ رَسولُ اللّهِ عَلى أُمِّ السَّائِبِ رَضِيَ اللّهُ عَنْها. فقَالَ: مَالكِ تُزَفْزِفِينَ. فقَالَتِ: الحُمّى! َ بَارَكَ اللّهُ فيهَا. فقَالَ: َ تَسُبِّى الْحُمّى فإنَّهَا تُذْهِبُ خَطَايَا بَنِى آدَمَ كَمَا يُذْهِبُ الْكِيرُ خَبَثَ الْحَدِيدِ[. أخرجه مسلم.»تُزَفْزِيفينَ« بالزاي المكررة. وأصل الزفيف: الحركة الشديدة كأنه سمع ما عرض لها من رعدة الحمى؛ ويروى بالراء المهملة، من رفرفة جناح الطائر، وهى تحريكه عند الطيران. فشبه حركة رعدتها به، وا‘ول أكثر، واللّهُ أعلم
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ümmü’s-Saib Radıyallahu Anh’in yanına girdi ve: “Niye zangırdıyorsun, neyin var?” dedi. Kadın: “Humma (sıtma)! Allah belasını versin!” dedi. Aleyhissalatu vesselam da: “Sakın hummaya sövme! Çünkü o, insanların hatalarını temizlemektedir, tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlediği gibi!” buyurdular.”
Müslüman’a gelen hastalık, bela, musibet gibi şeyler, hatta ayağına batan bir diken bile onu günahlardan arındırmaktadır.
عَنْ أنس قال : قال رَسُولُ اللَّهِ: إذا أَرَادَ اللَّهُ بِعَبْدِهِ الْخَيْرَ عَجَّلَ لَهُ الْعُقُوبَةَ فِي الدُّنْيَا, وَإذا أَرَادَ اللَّهُ بِعَبْدِهِ الشَّرَّ أَمْسَكَ عَنْهُ بِذَنْبِهِ حَتَّى يُوَافِيَ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ. وَقال النَّبِيِّ e: إن عِظَمَ الْجَزَاءِ مَعَ عِظَمِ الْبَلاَءِ, وَإن اللَّهَ تَعاَلَي إذا أحب قَوْمًا ابْتَلاَهُمْ, فَمَنْ رَضِيَ فَلَهُ الرِّضَا, وَمَنْ سَخِطَ فَلَهُ السُّخْطُ .
Enes ibn Mâlik (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:
“Allah iyiliğini istediği kulun cezasını dünyada verir, fenalığını istediği kulun cezasını da kıyamet günü günahını yüklenip gelsin diye dünyada vermez.” Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) devamla buyurdu ki: “Mükâfatın büyüklüğü bela ve musibetin büyüklüğüne göredir. Allah sevdiği topluluğu belaya uğratır. Kim başına gelen bela ve musibetlere razı olursa Allah ondan hoşnut olur. Bir kimse başına gelen bela ve musibetleri öfke ile karşılarsa o da Allah’ın gazabına uğrar.” (Tirmîzî, Zühd 57)
Hastalık ölüm gibi hallerini musibet bilmemek aksine bunların değerini bilmek gerekir.
عَنْ عَمْرِو بْنِ مَيْمُونٍ الأَوْدِيِّ , قَالَ : قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِرَجُلٍ وَهُوَ يَعِظُهُ : ” اغْتَنِمْ خَمْسًا قَبْلَ خَمْسٍ : شَبَابَكَ قَبْلَ هَرَمِكَ ، وَصِحَّتَكَ قَبْلَ سَقَمِكَ ، وَغِنَاكَ قَبْلَ فَقْرِكَ ، وَفَرَاغَكَ قَبْلَ شُغْلِكَ ، وَحَيَاتَكَ قَبْلَ مَوْتِكَ ” .
Amr b Meymun el-Evdi,den rivayet edilmiştir dedi ki; Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem bir adama nasihat ederken şöyle buyurdu; Beş şey gelmeden önce -şu- beş şeyin kıymetini bil:
1- İhtiyarlıktan önce gençliğinin
2- Hastalıktan önce sağlığının
3- Fakirlikten önce zenginliğin
4- Vakitsizlikten önce boş vaktinin
5- Ölümden önce hayatının
Ölüm gelmeden evvel hazırlık yapmak demek, ahiret için amel işlemek, günahlardan uzaklaşmak, haramlardan sakınmak demektir. Hastalık gelmezden evvel de sağlıklı iken salih ameller işlemeye gayret etmeliyiz. Hastalık durumunda zikirler, gece namazları, oruç gibi ameller tam olarak yerine getirilemez. Bu nedenle sağlıklı iken amellerimizi çoğaltmaya çalışmalıyız.
عن البَراء بن عازب رضي الله عنهما قال : أمَرنَا رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم بِعيَادةٍِ المَريض ، واتِّباع الجنازة ، وتشميت العاطس، وإبرار المقسم ونصر المظلوم ، وإجابة الداعي ، وإفشاء السلام . متفق عليه .
Berâ İbni Âzib radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize, hasta ziyaretini, cenâzenin arkasından gitmeyi, aksırana “yerhamükellah” demeyi, yemin edenin yeminini yerine getirmesini, haksızlığa uğrayana yardım etmeyi, davet edenin davetini kabul etmeyi ve selâmı yaygınlaştırmayı tavsiye etti. (Buhârî, Cenâiz 2)
Hastaları ziyaret, cenazelere iştirak etmek bizlere ölümü hatırlatır. Eğer hasta ziyaretlerine gidilmez, cenazelerin arkalarında yürünmez ise sağlığın da hayatın da kıymeti bilinmez, ölüm akıla gelmez, ölüme hazırlanmak ihmal edilir.
Hasta olan birisi acı çekmekte, üzüntü duymaktadır. Sevdiği insanlar onu ziyarete geldiğinde sevinir, mesrur olur, acıları hafifler. Hele gelen kişiler ona dua ederlerse daha mutlu olur, sakinleşir. Hastalara hem dua etmek ayrıca onlardan dua talep etmek icap eder.
وعن ابن عباسٍ ، رضي اللَّه عنهما أَنَّ النبيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم دَخَل على أَعَرابيٍّ يَعُودُهُ ، وَكانَ إذا دَخَلَ عَلى مَن يَعُودُهُ قال : « لا بَأْس ، طَهُورٌ إِن شَاء اللَّه » رواه البخاري .
İbni Abbas (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) hasta bir bedeviyi ziyaret etmişti. Herhangi bir hastayı ziyaretinde olduğu gibi ona da: “Geçmiş olsun, zararı yok. Hastalığınız inşaallah günahlardan temizlenmektir, yani günahlarınıza keffaret olur” buyurdu. (Buhari, Tevhid 31)
وعن أبي سعيد رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّهِ : إذَا دَخَلْتُمْ عَلى مَرِيضٍ فَنِفّسُوا لَهُ في أجَلِهِ فَإنَّ ذلِكَ يُطَيِّبُ نَفْسَهُ[. أخرجه الترمذي .
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Bir hastanın yanına girince, ona sağlık ve uzun ömür temennisiyle onu rahatlatın. Zira böyle yapmak onun gönlünü hoş eder.” (Tirmizi, Tıbb 35, (2088))
Enes (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduklarını rivayet ediyor:
“Hastaları ziyaret ediniz. Dua etmelerini isteyiniz. Şüphesiz hastanın duası makbul, günahları da affedilmiştir.” Camiüs sağir [6:375, Hadîs No: 9678]
Hastanın yanında edilecek dualardan birini Peygamber efendimiz şöyle tarif ediyor;
وعن ابن عباسٍ ، رضي اللَّه عنهما ، عن النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « مَنْ عَادَ مَرِيضاً لَمْ يَحْضُرْهُ أَجَلُهُ ، فقالَ عِنْدَهُ سَبْعَ مَرَّات : أَسْأَلُ اللَّه الْعَظِيمَ رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ أَنْ يَشفِيَك : إِلاَّ عَافَاهُ اللَّه مِنْ ذلكَ المَرَضِ » رواه أبو داود والترمذي وقال : حديث حسن
İbni Abbas Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de, onun başucunda yedi kere: Büyük arşın Rabbi olan yüce Allah’tan sana şifa vermesini dilerim, derse. Allah onu o hastalıktan kurtarır.” (Ebu Davud, Cenaiz 8, Tirmizi, Tıb 32)
Peygamber efendimiz hasta iken yanına gidemeyen sahabeler sürekli yanında bulunan Hazreti Ali’den durumunu sorarlardı Hazreti Ali’de o günkü durumu hakkında sahabeye bilgi verirdi. Hastaları ziyaret etmek, herhangi bir geçerli mazeret halinde mümkün olmaz ise onun durumunu akrabalarından, yakınlarından sormak gerekir. Bu hastanın yakınlarını da memnun eder aralarında bir ülfet meydana getirir. Bu ülfet hastanın vefatından sonra bile devam eder. Bu da İslam kardeşliğini pekiştirir. Bir Müslüman, hastası varken sürekli onu soran, onunla ilgilenen, o kişi için değerli olan ve hastalık zahmeti çekmekte olan annesini, babasını, eşini, kardeşini terk etmeyen kişiye karşı kalbinde bir sevgi, muhabbet oluşur ve onu asla unutmaz.
Cenazelere katılmak ta böyledir. Cenazeye katılmakla hem ölümü hatırlar, hem de sevdiği birini kaybetmenin hüznünü yaşayan bir kardeşimize teselli vermiş oluruz. Cenazeye iştirakin manevi boyutunun yanı sıra İslam kardeşliğini pekiştirmek gibi güzel bir boyutu da vardır. Cenazeye katılan bir kişinin ölümü hatırlamalı, vefat eden kişinin kendisi olduğunu tahayyül etmelidir. Kendisinin vefat ettiğini, yıkandığını, kefenlendiğini, kabre konulduğunu, insanların kendisini kabirde amelleri ile baş başa bırakarak gittiklerini, münker ve nekir’in sorgu için geldiklerini düşünmelidir.
Günümüzde maalesef tam tersi bir durum var. Ölümü herkese nispet ediyor fakat kendimiz için düşünmüyoruz. Büyük zatların menakıplarında o âlimlerin cenazelere katıldıklarında ölüm korkusundan, ölüm hazırlığını yapamama endişesinden, haftalarca yemeden içmeden kesildikleri, renklerinin sap sarı olduğu anlatılmaktadır. Şimdi ise –Allah bize şuur ihsan eylesin- cenazeye katılıyor, bizzat cenaze kabre konulurken başında duruyoruz ama hiç etkilenmiyoruz. Kabristanda ölüye saygı kalmamış, defin yapılırken bile biri sigara içiyor birileri gurup oluşturmuş sohbet ediyor sanki herhangi bir merasime, bayram merasimine, düğün merasimine katılmış havası var.
Gözlerden kaçan bir diğer konu hadisi şerifte geçen aksırana “yerhamükellah” demek. Aksıran birine ‘çok yaşa’ deniliyor. Çok yaşa gibi boş bir cümle yerine Resulullah efendimizin buyurduğu gibi yerhemükellah demek gerekir. Bu deyimin İslam toplumunda yerleşmesi gerekirken maalesef bu da terk edilmiş durumdadır. Bakınız bu konuda Peygamber efendimiz bir başka hadisi şerifinde ne buyuruyor,
وعنه عن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « إذا عطس أحدكم فليقل : الحمد لله ، وليقل له أخوه أو صاحبه : يرحمك الله ، فإذا قال له : يرحمك الله فليقل : يهديكم الله ويصلح بالكم » رواه البخاري .
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz aksırdığı zaman: Elhamdülillah desin. Kardeşi veya arkadaşı da ona: Yerhamükellah desin. Aksıran da: Yehdîkümullahu ve yuslihu bâleküm = Allah sizi hidayette kılsın ve kalbinizi ıslah etsin, desin.” (Buhârî, Edeb 126)
Bu durumda iki güzel şey meydana geliyor birincisi aksıranın Hamd etmesi, ikincisi karşılıklı iki veya daha fazla Müslümanın birbirlerine dua etmeleri. Bu çok yaşa demekten binler daha fazla efdaldır.
Birde yemin edenin yeminin yerine getirmesini emrediyor Peygamber efendimiz. Günümüzde bir de böyle olur olmaz yemin etme alışkanlığı var. Kişi alışmış her meselede “Allah aşkına, vallahi, billahi” diye yemin ediyor. Bu defa karşıdaki kişi onun yemininin boşa çıkmaması için onun dediğine icabet etmek durumunda kalıyor. Buna da çok dikkat edilmeli rastgele yemin lafızları kullanılmamalıdır.
Mazluma yardımı da emrediyor Peygamber efendimiz. Mazlumla beraber olmalı ve zalimin karşısında dikilmeli, haksızlığı, zulüm engellenmelidir. Hatta bir hadisi şerifte mazlumla birlikte zalime de yardım etmeyi emrediyor;
وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]قال رَسولُ اللّهِ : انْصُرْ أخَاكَ ظَالِماً أوْ مَظْلُوماً. قِيلَ: أنْصُرُهُ إذَا كَانَ مَظْلُوماً، فَكَيْفَ أنْصُرُهُ ظَالِماً؟ قالَ: تَحْجُزُهُ عَنِ الظُّلْمِ، فإنَّ ذلِكَ نَصْرُهُ[. أخرجه البخاري والترمذي .
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım et” “Mazlumsa yardım ederim, zalim nasıl yardım ederim?” diye sorulmuştu. “Onu zulümden alıkoyarsın, bu da ona yardımdır” buyurdu. (Buhari, Mezalim 4)
Mazlumun bedduasından Allah muhafaza buyursun. Peygamber efendimiz bu konuda şöyle buyuruyor.
“Mazlumun bedduâsından sakınınız. Zirâ bir kıvılcım sür’atiyle semâya icâbete yükselir.” (Ali el-Müttakî, no: 7601)
Bunun içindir ki mazluma yardım edip, bedduasından sakınmak gerekir.
Davet edenin davetinde haramlık yoksa icabet gerekir. Eğer yaptığı davette münker varsa o davete icabet edilmez. Kadın-erkek karışık düğünler gibi.
Hadisin son kısmında Peygamber efendimiz selam yaymayı da emr eylemiştir. Bu konu ayrı bir sohbet konusudur.
Yüce Allah bizleri kendi rızası dairesinde hastaları ziyaret eden, cenazelere katılanlardan eylesin. Bizleri samimi, şuurlu, ihlaslı Müslümanlardan eylesin. Âmin
29.09.2016 tarihli sohbet