أعوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم
Bizleri ve kâinatı yaratan Yüce Allah’a hamdu senalar olsun. Eşrefi mahlûkat Muhammed Mustafa’ya, a’line, ezvacına, eshabına salat ve selam olsun.
İmam-ı Rabbani’nin (Kuddise sırruhu) Mektubatından, «Hesaba çekilmeden önce hesaplaşınız.» Hadis-i şerifindeki mana icabı olmak, geceli gündüzlü hesaplaşmak beyanı başlıklı 309. Mektubu okuyacağız inşallah. İmam-ı Rabbanî Hazretleri bu mektubu, Mevlana Hacı Muhammed Firketi’ye yazmıştır.
“Allah’a hamd olsun. Allah’ın Resulüne salât ve selâm.. Sizlere dahi dualar etmekteyim.
Bir hususu size anlatmak isterim; malumatınız olsun..
Allah sırlarının kudsiyetini artırsın; meşayihten bir cemaat, kendilerini hesaba çekme yolunu ihtiyar etmişlerdir. “
Evliyalar çeşitli meşreblerde bulunmaktadır. Bazı evliyalar kendilerini hesaba çekmeyi, bir vird edinmişlerdir. Yaptıkları her işin peşi sıra hemen ben bunu yaptım acaba doğru muydu, yanlış mıydı diyerek o yaptıkları şeyi sorgulamışlardır. Eğer yaptıkları doğru değilse, hemen tevbe istiğfar etmişler, eğer salih bir iş ise Yüce Allah’a şükür etmişlerdir. Nasıl ki insanın manevi derecelerde yükselişi için virdleri, dersleri varsa onlar da bu muhasebeyi kendilerine ders, vird edinmişler, günlük olarak yaptıkları her hareketten kendilerini sorguya çekiyorlardı.
“Her gece yatmazdan evvel amel defterlerini açar kontrol ederlerdi. O gün içerisinde yapmış oldukları, sözler, fiiller, hareketler hepsini tek tek gözden geçirirlerdi. “
İnsan yatmadan evvel yaklaşık bir saat içerisinde o gün yaptığı bütün işleri idrak edebilir. Yaptıklarının doğru veya yanlış olup olmadığını anlayabilir. İşte o büyükler bunu her gece yapıyorlardı.
“Hatta günlük sözlerini, hareketlerini ve duruşlarım dahi gözden geçirirlerdi. Tafsilatı ile onların hakikatini anlamaya çalışırlardı. Kusurları varsa, onları kurtarmaya bakarlardı. Seyyiatlarından dahi, tevbe, istiğfar, iltica, tazarru ile Aziz Gaffar Allah’a yalvararak kurtulmak isterlerdi. Yararlı amelleri için, Yüce Allah’a hamd ve şükür ederlerdi; bu hususta meşguliyetleri böyle idi. Yaptıkları iyi amelleri dahi, Yüce Hakkın ihsan ettiği muvaffakiyete bağlarlardı.”
Bir kişi günlük olarak bu muhasebeyi yaptığı zaman taksiratlarını fazla gördüğü zaman, yarın ben bu taksiratları işlemeyeyim, akşam bunun muhasebesinde zorlanırım düşüncesi galebe çalar ve ertesi gün bu günahları işlememek için tüm gayretini sarf eder. Tasavvufta nefs muhasebesi çok önemli bir metottur, aynı ölüm rabıtası gibi. Ölüm rabıtası her akşam yatağa girdiğinde o an için öldüğünü, kefenlendiğini, kabre konulduğunu, münker ve nekirin yaptığı iyi ve kötü işlerden hesaba çektiğini, eğer kötü ameli çok olursa kabrini cehennem çukurlarından bir çukura çevirdiklerini, iyi amelleri çok ise kabrini cennet bahçelerinden bir bahçeye çevirdiklerini düşünmek, tefekkür etmektir.
İşte bu büyükler yaptıkları iyi amelleri kendilerinden bilmemekte, bu ameller için Yüce Allah’a hamd ve şükr etmektedirler. Kişi kötü bir iş yaptığında kendini suçlamalı, bunu ben yaptım, yanlışı yapan bendim demelidir. İyi bir amel işlediğinde Yüce Allah bana Tevfik verdi bende bu ameli yapabildim, benim şahsım da bu meziyet bulunmamaktadır demeli, ben ne iyi bir insanım bakın ne güzel ameller yapıyorum, iyilikler yapıyorum dememelidir. Bunu derse zaten bu ucb olur. Ucb bir insanın kendisini beğenmesidir. Kişinin kendisine bakarak ben ne iyi bir kulum, tüm günüm ibadetle geçti demesi onda ki ucbun delilidir. İmam-ı Gazali (Rahmetullahı aleyh) ucb için en büyük kalbi hastalıklardandır diyor.
Ucb hastalığına yakalanmadan, kişi yaptığı iyi işleri, amelleri bana Allah tevfik eyledi ben de yaptım demelidir.
“Fütuhat-ı Mekkiye sahibi, (yazarı Muhyiddin b. Arabi) kendisini hesaba çeken zatlar arasındadır. Bu hususta şöyle demiştir:
— Diğer meşayihe nazaran, kendimi hesaba çekmemde bir artırma yaptım; hatırıma gelenleri ve niyetlerimi dahi hesaba kattım.”
Bakınız bu da tasavvufun en önemli gayelerinden biriside budur. Seyda Abdurrahman Taği’den (Kuddise sırruhu) rivayetle Gavs-ı Hizan (Kuddise sırruhu) şöyle buyuruyor;
Tasavvuf sahibi bir kişi değil günah işlemek, günahı kalbinden bile geçirmemelidir.
Bir kişi tam dere kenarına gitti dereye girme ve boğulma ihtimali var birisi onu hemen kenara çekiyor, işte bunun gibi tasavvuf da günah işlemek tehlikesinden dolayı, günahı aklına bile getirmeyeceksin diyerek kişiyi geri çekiyor. Bir insanın aklından kumar oynamak veya gayrı meşru bir iş geçti ise hemen bundan istiğfar etmeli, kendisini o günahtan geri çekmelidir.
“Hatırıma gelenler için 100 defa tesbih (Subhanallah), 100 defa tahmid (Elhamdulillah), 100 defa tekbir (Allahuekber) söylerdim. Muhbir-i Sadık Resulûllah S.A. efendimizden rivayet edildiğine göre, uykudan evvel yüz kere tesbih, tahmid ve tekbir sabittir. Fakir’in kanaatına göre, bunu okumak dahi kendini hesaba çekme yerine geçer. Tesbih okuyan kimse: Tesbih kelimesini tekrar ederek, taksiratından ve seyyiatından ötürü itizarda bulunmaktadır. Zira tesbih kelimesi, tevbenin anahtarıdır. Ayrıca, o masiyetlerin irtikâbından dolayı, Yüce Hakka yönelen şeylerden dahi onun zatını tenzih ve takdis etmektedir. Şunun bilinmesi yerinde olur.. İstiğfar etmekte, günahın örtülmesi talebi vardır. Tenzih kelimesinde ise, günahın tamamen giderilmesi talebi vardır. Bu mana ile, öbürleri arasında o kadar fark var ki..
— Sübhanellah..
Kelimesi, hayret edilecek derecede özlü bir kelimedir. Lafzı gayet azdır; onun manası ve faydaları son derece çoktur.
Allah’a hamd etmek cümlesinin tekrarı ile Yüce Hakkın başarısının ve sair nimetlerin şükrü eda edilir. Tekbir kelimesinin tekrarı ise şu manaya işarettir: Bu itizar ve şükür, onun pek yüce ve üstün şanına lâyık olmaktan yana pek uzaktır. Şundan ki: Kulun itizarı ve istiğfarı çok çok itizarlara ve istiğfarlara muhtaçtır. Hamdi dahi ona racidir.”
Biz Müslümanların bizler için çok önemli olan bu yolları bilmemiz gereklidir. Muhasebenin nasıl yapılacağını öğrenerek Allah’a tesbih, tahmid ve tekbir getirmenin önemini kavrayarak, aksatmadan sürekli ders haline getirmeliyiz. Kişi bu dünyada iken bunun bilincine vakıf olursa kendisine çeki-düzen verir, eğer ölümden gafil ise Allah’ı hatırlamaz günahlarla karşı karşıya kalır ve günahlara gark olur.
Günümüzde acaba kaç kişi bu muhasebeyi yapabiliyor, kendini hesaba çekiyor. Belki çok az sayıda insan bunu yapıyor, işte bunun için geri kalmışız, onun için bu vaazlar, nasihatler bize tesir etmiyor. Dinlerken biraz etkileniyor akabinde hemen unutuyoruz. Bundan dolayıdır ki kişi ile Rabbi arasına büyük bir mesafe giriyor, Rabbini unutuyor gafletin, şeytanın pençesinde hayatını tamamlıyor.
Yüce Allah bizi gafletten uyandırsın sürekli nefsini sorgulayanlardan eylesin. Âmin…
14.12.2017 tarihli sohbet