أعوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم
Bizleri ve kâinatı yaratan Yüce Allah’a hamdu senalar olsun. Eşrefi mahlûkat Muhammed Mustafa’ya, a’line, ezvacına, eshabına salat ve selam olsun.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor;
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 16)
En güzel bir yaratılış ile bizi yaratan Allah’u Teâlâ bizi nefsimizin nelere sevk ede(bile)ceğini, hangi yollara meyl edeceğimizi bildiğini, bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu bu ayet-i kerime ile bize bildiriyor. Bize bizden daha yakın olan, bizi bizden daha iyi bilen Yüce Allah, bize anne-babamızdan daha merhametli olan Yüce Allah bize dünya ve ahirette faydası olan işleri yapmamızı emreylemiş, dünya ve ahiretimize zararlı olanlardan men eylemiştir. Bunları açıklayıcı olarak Kur’an-ı Kerim göndermiştir. Allah’u Teâlâ hesap günü ile ilgili olarak;
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ ﴿١٦﴾ اِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَم۪ينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَع۪يدٌ ﴿١٧﴾ مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ ﴿١٨﴾ وَجَٓاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَح۪يدُ ﴿١٩﴾ وَنُفِـخَ فِي الصُّورِۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْوَع۪يدِ ﴿٢٠﴾ وَجَٓاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَٓائِقٌ وَشَه۪يدٌ ﴿٢١﴾ لَقَدْ كُنْتَ ف۪ي غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا فَـكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَٓاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَد۪يدٌ ﴿٢٢﴾
“Sizin yanınızda iyilikleri ve kötülükleri kayd eden iki melek var, onlar hiçbir şeyi eksik bırakmadan kaydederler, size kitaplar, içinizden peygamberler gönderdim sizi onları öldürdünüz, öldürmeye çalıştınız, âlimler gönderdim dinlemediniz onlarla alay ettiniz. İşte kaçıp durduğunuz o ölüm günü geldi, göklerde ve yerde olan her şeyin dehşetinden sarsılacağı gün için sûr’a üfürülecek, artık hesapların görülme günüdür, mahşere hepiniz yanında bulunan meleklerin şehadetiyle geleceksiniz, dünyada gaflet içerisinde mahşerden bihaber yaşarken şimdi gaflet perdesi kalktı artık gözünüz keskinleşti, mahşerin hakikatini gördünüz.” (Kaf 17-22) buyuruyor.
Bugün yeryüzü nüfusunun ancak 4/1 Allah’a secde ediyor, geriye kalan kâfirler ise Allah’a secde eden Müslümanlara düşmanlık ediyor, kin besliyor. Dünyanın her tarafından kâfirler, İslam topraklarını bölmek, yeryüzünde secde edecek Müslüman bırakmamak için toplanıp Ortadoğu’ya gelmişler, bu apaçık din savaşıdır. Ortadoğu’da ve diğer İslam ülkelerinde yaşanan bu zulümler, savaşlar, iç savaşlar petrol veya başka bir şey için değildir, zaten İslam coğrafyasını kan gölüne çevirenler zengin olan ülkelerdir. Petrol vb. diğer yerüstü veya yeraltı zenginlikleri onların kontrolündedir, gelirleri hep onların kasasına gitmektedir, ne diye onlar için savaş yapsınlar. Ortak mücadeleleri Allah’la, Peygamber efendimizle, İslam’la, Müslümanlarla, Allah’u Teâlâ’ya secde edenlerledir.
İşte Yüce Allah yukarıda zikr ettiğimiz ayetlerde bu zalimlere yaptıklarının kaydedildiğini, hep kaçtıkları ölümün onları yakalayacağını, mahşere yaptıkları bu zulme, cinayetlere şahit olan/kaydeden meleklerle birlikte geleceklerini ve şiddetli hesapla karşılaşacaklarını bildiriyor. Onlar bu dehşetli günü görünce;
وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا
“ve kâfir : «Ah ne olurdu ben bir toprak olsaydım!» diyecektir.”
Bazıları da şöyle derler;
وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُؤُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ
“Yarabbi bizi tekrar dünyaya gönder yapmadığımız iyilikleri yapalım, yaptığımız kötülükleri işlemeyelim. “ (Secde 13)
Allah’ın vaidi gelince tekrar dünyaya dönüş mümkün değildir. Yüce Allah onlara dünyada iken Kitaplar, Peygamberler, âlimler göndermiş, onlar ise iman etmek yerine mücadeleye girişiyorlar. Olan olmuş, defterler dürülmüş artık hesap vakti gelmiş, cennet, cehennem mahşer yerine getirilmiş herkes artık yaptıkları ile yüzleşerek yaptıklarının bedelini ödeyecektir.
وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِۜ اَلَيْسَ هٰذَا بِالْحَقِّۜ قَالُوا بَلٰى وَرَبِّنَاۜ قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
“İnkâr edenler ateşe getirilince, “Bu gerçek değil miymiş?” denilecek, “Rabbimiz hakkı için öyle” diyecekler, Allah da “İnkâr etmiş olmanız sebebiyle azabı çekin!” buyuracaktır.” (Ahkâf; 34)
Bugün küfrün mücadelesi Kur’an’ladır, Kur’an’la mücadele ediyorlar. Allah’a ve Resulüne açtıkları savaştan, binlerce Müslüman’ın kanını akıttıktan sonra mahşerde tekrar bizi dünyaya gönder demelerine karşılık bulabilirler mi? O hesap gününde yanında olan melek şöyle diyecek;
وَقَالَ قَر۪ينُهُ هٰذَا مَا لَدَيَّ عَت۪يدٌۜ
Ve karini olan (melek) der ki: «Bu yanımda olan şey (defter-i âmal) hazırlanmış bulunmaktadır.» (Kâf; 23) Allah o zaman cehennem bekçisi olan Malik’e şöyle emreder;
اَلْقِيَا ف۪ي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَن۪يدٍۙ ﴿٢٤﴾ مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُر۪يبٍۙ ﴿٢٥﴾ اَلَّذ۪ي جَعَلَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَاَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّد۪يدِ ﴿٢٦﴾ قَالَ قَر۪ينُهُ رَبَّنَا مَٓا اَطْغَيْتُهُ وَلٰكِنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ ﴿٢٧﴾ قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ اِلَيْكُمْ بِالْوَع۪يدِ ﴿٢٨﴾ مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ۟ ﴿٢٩﴾ يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَز۪يدٍ ﴿٣٠﴾ وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَ غَيْرَ بَع۪يدٍ ﴿٣١﴾ هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ اَوَّابٍ حَف۪يظٍۚ ﴿٣٢﴾ مَنْ خَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَٓاءَ بِقَلْبٍ مُن۪يبٍ ﴿٣٣﴾ اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ ﴿٣٤﴾ لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ ف۪يهَا وَلَدَيْنَا مَز۪يدٌ ﴿٣٥﴾
(Ve şu emir gelir:) “Atın cehenneme her inatçı kâfiri! İyiliği engelleyen, hak tanımayan, insanları şüpheye düşüren, Allah’ın yanına başka bir ilah daha koyan kimseyi, atın onu dayanılmaz azaba!” (24-26) Yandaşı (şeytan), “Rabbim! Onu ben azdırmadım, o kendisi apaçık bir sapkınlık içinde idi” der. (27) Allah şöyle buyurur: “Huzurumda tartışmayın, sizi daha önce uyarmıştım. (28) Bende söz değişmez ve ben asla kullara zulmetmem.”
Allah’u Teâlâ bu ayetleri ile kendisine şirk koşan, Hazreti İsa’nın ilah olduğunu söyleyen, Üzeyir Allah’ın oğludur diyen, en ağır kimyasal silahlarla Müslümanları öldüren, Müslümanların zayıflığından faydalanarak onları kabilelere ayırarak yok eden, Müslümanı Müslümana öldürten kâfirleri cehennem azabı ile cezalandırılacağını bizlere bildirmektedir.
Ey insanlar! Allah’u Teâlâ’nın bu ikazları hepimizedir. Kendimize gelelim nefse, şeytana uymayalım. Bizi bize düşman eden kâfirlere uymayalım, uyanık olalım. Allah ve Resulüne, onların yolunda giden muttaki âlimlere kulak verelim. Ben dini nasıl anlar isem öylece yaşarım demek Allah’ın bizden istediği kulluğa uymamaktadır. Bizler Yüce Allah’ın emirlerine bilaistisna uymak zorundayız. Allah ve Resulüne bihakkın ittiba ile ancak gerçek saadet evi olan cennete kavuşabiliriz.
Allah’u Teâlâ bizi samimi Müslümanlardan eylesin. Bizleri nefsin, şeytanın ve kâfirlerin aldatmalarına karşı uyanık, şuurlu Müslümanlardan eylesin. Âmin
09.03.2017 tarihli sohbet